SESLİ VURUR SESLİ VURUR
İnsanların dürüst olup olmamaları önce kendilerine dürüst olup olmamaları ile ilgilidir. Kişi eğer kendine dürüst değilse başkalarına karşı dürüst olması mümkün değildir. Günümüzde dürüstlük kelimesi yerine, kimi kesimler samimi veya samimiyetsiz kelimelerini kullanmayı, Kimileri ise ipi ile kuyuya inilemeyen insan, kimileri de güvenilir veya güvensiz kelimelerini kullanmayı tercih ediyor. Kim hangi kelimeyi kullanırsa kullansın sonuçta erdemli olmanın şartlarından birinden yani dürüstlükten bahsediyoruz demektir. Dürüst olmanın öncelikli sağladığı fayda kişinin kendisinedir. Sonrasında ailesi, yakın çevresi ve toplumadır. Dürüst kişiler doğru düşünme yöntemlerine sahip olduklarından, öncelikle kendilerini ve duygularını doğru değerlendirirler. Yaşadıkları bir sorun varsa bunda kendi katkılarının ne olduğunu sorgular bulurlar. Ve bunları düzeltir. Sonra ikincil ve üçüncül sorumluları aramaya çalışırlar. Yanlış sektöre, piyasa araştırması ve iş planı yapmadan giren biri yatırımının batmasından başkalarını suçladığı müddetçe yeniden kuracağı işlerde başarı olacağını kim söyleyebilir ki? Başkalarını suçlamak, hayatımızı başkalarının ellerine teslim ettiğimizin en büyük göstergesidir aslında. Dikkat edin hayatın kendi hayatı olduğunu düşünen bir öğrenci kötü giden bir sınav için, az çalıştım. Veya sınava aç ve uykusuz girmemem gerekirdi derken. Hayatını başkalarının eline teslim etmiş öğrenci ise annem, babam beni biraz sıkıştırsaydı daha fala çalışma imkânım olurdu veya beni erken uyandırıp kahvaltımı hazırlasalardı bu böyle olmazdı diye düşünür. Az bilgi biriktirdiği için sınavda başarısız olduğunu değil, öğretmenin çok zor sorular sorduğunu düşünürler. Kendine dürüst olmayan bu öğrencinin, eksiklerini görüp tamamlayacağını ve bir sonra ki sınavda başarılı olacağını kim iddia edebilir ki? Görüldüğü gibi dürüstlük öncelikle kişinin kendisine lazım olan bir şeydir. Dürüst kişi önce kendine sonra topluma fayda sağlar. Adına ister dürüstlük, istersek samimiyet diyelim bu bizlere ekmek kadar su kadar lazım olan bir şeydir. Peki; Yaşadığımız şehirde sorunları konuşurken bizler ne kadar dürüstüz, samimiyiz? Şehrimizde günlük yaşamda karşılaştığımız sorunları ilgili birimlere mi aktarıyoruz, yoksa dedikodusunu mu yapıyoruz? Karşılaştığımız sorunlar karşısında düzeltebileceğim bir şey var mı diye mi düşünüyoruz? Yoksa sorunların üstünden atlayıp mı geçiyoruz? Sorunları çözülür mü görüyoruz, yoksa çözümsüz mü görüyoruz? Çözümde ve sorunda payımızın ne olduğunu düşünüyor muyuz? Aslında sorunlara dürüst veya samimi yaklaşabilsek sorunlar için ne yaptığımızdan daha çok neler yapmadığımızı bulacağız. Bu da bizi sorunları konuşan değil çözmeye çalışan insanlar haline getirecektir. Şen ve esen kalın. A. Tufan Güven

Editör: Uşak Haber Gazetesi