Manşet

18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü

18’inci yüzyılda Fransız İhtilali ile düşünce alanında, Sanayi Devrimi ile ekonomik alanda gerçekleşen yenilikçi hareketler ve sosyal dalgalanma 19.yy’da Avrupa haritasında değişimlere yol açmıştır.

Milliyetçilik kavramı geliştikçe çok uluslu imparatorlukların sonu gelmeye başlamış, ekonomik yönden ise sanayi devrimini gerçekleştiren ülkeler hammadde ve pazar arayışına girmişlerdir. Osmanlı Devleti 1700’lü yıllardan itibaren duraklama ve akabinde çöküş dönemine girmesi, savaşlardaki mağlubiyet ve toprak kayıpları ile gücünü kaybetmişti. Üzerinde farklı tasarruf planları geliştiren sömürge arayışındaki devletlerce Balkan Savaşları sonrasında Osmanlı Devleti’nin geniş topraklarının nasıl paylaşılacağı sorunu ortaya çıkmıştı.

Stratejik değeri dolayısıyla Boğazların sömürgecilik yarışı ve sömürge yolları açısından önemi büyüktü. Boğazlara kimin egemen olacağı çözülmesi gereken büyük bir sorundu. Boğazların güçlü bir devletin hakimiyeti altına girmesi, eğer bu devlet kendileri değilse, söz konusu devletlerin emellerine uymuyordu. Anlaşmazlıklar masa başında çözülemeyince artan siyasi gerginlik ile Avrupa’da 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand bir Sırp tarafından öldürülünce I. Dünya Savaşı’nın kıvılcımı patlamış oldu ve kutuplaşmış Avrupa’da bloklar arası savaş ilanları ard arda gelmeye başladı.

Boğaz Muharebeleri ve 18 Mart 1915 Çanakkale Boğaz Zaferi

Avrupa’da başlayan karşılıklı savaş ilanları sonrasında Osmanlı Devleti, Boğazın Savunma Planını harekete geçirdi. 4 Ağustos’tan itibaren boğazda mayın hatları oluşturulmaya başlandı. 27 Eylül’den itibaren ise boğazlar tüm deniz ulaşımına kapandı. 3 Kasım 1914’te Fransız ve İngiliz savaş gemileri boğaz girişindeki tabyalara bir taarruz gerçekleştirdi. Seddülbahir Kalesinin cephaneliğinin isabet alıp havaya uçmasıyla Çanakkale’nin İlk Şehitleri verilmiş oldu. Bu bombardıman Osmanlı Devleti açısından uyarıcı nitelikte olmuştu zira Müttefiklerin hedefini belli etmişti. İngiliz Deniz Bakanı Churchill’in Boğazların donanma yoluyla zorlanması konusundaki ısrarı ile İngiliz savaş konseyinde Çanakkale Harekatı kabul edildi.

Boğaza ilk taarruzun 19 Şubat 1915’te gerçekleşmesi kararı alındı. İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan filo, boğaz girişindeki tabyaları bombalamış; lakin hedeflenen gayelere bu harekatta ulaşamamıştır. Akşam 17.30 sularında filo geri çağrılmıştır. 25 Şubat 1915’te ise müttefikler yeni bir harekat ile Orhaniye, Kumkale, Ertuğrul ve Seddülbahir tabyalarına taarruz ettiler. Akşama doğru boğaz girişindeki bataryalarımız susturulmuştu. Bu bombardımanlar esnasında Birleşik filonun Erenköy Koyunda manevralar yaptığı gözlemlenmişti. Bunun üzerine çok önce başlayan mayın hatları tesis etme işi, 7/8 Mart gecesi Nusret mayın gemisinin gizlice Erenköy Koyunda kıyıya paralel konumda, 26 mayından oluşan 11. Mayın hattını oluşturması ile tamamlandı. Bu mayın hattı 18 Mart’ta kader değiştirici bir rol oynayacaktı.

18 Mart 1915’teki Harekat Planı ilk gün boğaz kıyısındaki tabyaların susturulması ve mayın hatlarının açılması suretiyle Marmara’ya geçmek şeklindeydi. Her ne kadar 18 Mart Boğaz Muharebesi olarak anılsa da aslında taraflardan yalnızca biri deniz kuvvetiydi. Birleşik Filo’nun karşısındaki Türk kuvvetleri Başkomutanlığa bağlı Müstahkem Mevkii idi. Harekat sabah 08.15’te Queen Elizabeth’in direğinde görülen ileriye hareket işareti ile başladı. Filo 3 hat şeklinde düzen almıştı. Sabahtan öğlene kadar birinci hattaki gemiler uzun menzilli toplarıyla tabyaları bombardıman etmeye başladı. Tabyalarımızın kısa menzilli topları bu ateş karşısında sessiz kalınca Amiral de Robeck öğleden sonra ikinci hattı ilerletti ve bombardıman devam etti. Üçüncü hattaki daha eski savaş gemileri de ilerleyip Türk topçusunun menziline girdiğinde durum değişmeye başladı. Türk topçusu tarafından ateş altında kalan gemiler geri çekilmeye başladılar. Dönüş manevrası yapılan alandaki mayın faktörü filonun çekilişini büyük oranda etkiledi. Savaş gemilerinden Bouvet, Irresistable ve Ocean battı; Inflexiable, Gaulois, Suffren, Agememnon ise ağır hasar aldı.

17.00 sularında Amiral de Robeck bir mayın tarlası içinde olduklarını anladı, harekata devam edemeyeceğini anlayarak geri çekilme emri verdi. Büyük boğaz harekatında zafer, tabyalarımızdaki Türk topçuları ve boğazın kalbine ustaca döşenen mayın hatları sayesinde Türklerin oldu. Kazanılan bu zaferde, çelik zırhlara bürünmüş, her yönüyle teknik üstünlüğe sahip armadaya karşı, tabyalarda can siperane mücadele veren Seyit Onbaşı gibi kahraman topçularımızın şahsında görev yapan tüm topçularımızın, boğaz kıyılarına yerleştirilen gizli obüs bataryalarının, mayınların ve nihayet Türk askerinin savaş kabiliyetinin büyük payı vardır. (Kaynak: Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı)

ATATÜRK VE ÇANAKKALE

Mustafa Kemal, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmış olduğunu, 27 Ekim 1913’ten itibaren Ataşemiliter olarak görev yaptığı Sofya Büyükelçiliği’nde öğrenmiştir. Bu durumu, “bir felaket” olarak değerlendirmiş; aktif görev almak amacıyla Başkomutanlık Vekâleti’ne başvurarak rütbesine uygun görev istemiştir. Tekirdağ’da kurulmakta olan 19’uncu Tümen Komutanlığı’na 20 Ocak 1915 tarihinde Yarbay rütbesi ile atanmıştır. 19’uncu Tümen yeniden teşkil olunduğu için 1 Şubat 1915 tarihinden itibaren Tekirdağ Yarçeşme’deki karargâhından emrinde bulunan 57’nci, 58’inci ve 59’uncu Alay ve bağlılarının belirli bir nizam dâhilinde koordine edilmesi ile meşgul olmuştur. Tekirdağ’da iken 3’üncü Kolordu’dan ilk emrini, 7 Şubat 1915 tarihinde Esat Paşa’dan almıştır. 15 Şubat 1915 tarihinde gelen yeni bir emir ile 19’uncu Tümen’in Çanakkale’ye yapılabilecek bir düşman saldırısına karşı hazır olunması gerektiği yönünde bilgi almıştır. 

Çanakkale ve Gelibolu muharebe alanı, Mustafa Kemal’in yabancısı olduğu bir yer değildir. Henüz Balkan Savaşları’nın son safhalarında Bolayır’da Fahri Paşa’nın kumandasında bulunan kuvvetlerin “Erkan-ı Harbiyesi Harekât Şubesi Müdürü” olarak görev yapmış ve bu sıralarda Çanakkale sahilini ve bölgenin savunma tertibatını tetkik etmiştir. Yaklaşık bir yıl kadar görevli olduğu süre boyunca, bu coğrafî alanı ve araziyi öğrenmiştir.

 

19’uncu Tümen’e bağlı 58’inci ve 59’uncu Alayların İstanbul’a nakledileceği ve 19’uncu Tümen’in karargâhı ile birlikte 57’nci Alay’ı alarak Eceabat’a gelmesi gerektiğini bildiren 22 Şubat 1915 tarihli emir sonrası, Çanakkale’de ismi altın harflerle yazılacak 57’nci Alay’ı yeniden teşkil etmiştir. 58’inci Alay’dan ve 59’uncu Alay’dan birer tabur alarak 57’nci Alay’ın 2’nci ve 3’üncü Taburlarını diğer alaylara vermiştir. Diğer alaylardan elbise, ayakkabı, askerî teçhizat ve hayvan alarak 57’nci Alay’ı tahkim etmiştir. 24 Şubat 1915 günü Tekirdağ’dan hareket eden Yarbay Mustafa Kemal, 57’nci Alay ile birlikte Reşit Paşa Vapuru ile 25 Şubat sabahı Eceabat’a ulaşmıştır. Eceabat’taki karargâhına ulaştığında Mevki-i Müstahkem Komutanı Cevat Paşa’dan gelen ilk emir, Seddülbahir’den Ece Limanı’na kadar tüm birliklerin sevk ve idaresinin kendisine verildiğine dairdir. Böylece “Maydos Mıntıka Kumandanı” olarak 25 Şubat-23 Mart 1915 tarihleri arasında Ece Limanı’ndan itibaren Gelibolu Yarımadası’nın güneyine kadar olan kısmın tamamında piyade ve topçu sınıfı dahil olmak üzere bölgenin tek sorumlusu olmuştur. Bu süre zarfında Balkan Harbi’nden kalma tecrübesinden de hareketle, birlikleri konumlandırmış; talim ve terbiye işleri ile meşgul olmuş; tatbikatlar yaptırmış ve düşmanın olası çıkarma noktalarına dair birlik komutanları ile birlikte karargâhında harp oyunları düzenlemiştir. Topçu birliklerinin hangi noktalara yerleştirileceği ya da hangi bölgelere tahkimatlar yapılması gerektiği yönünde faaliyetlerde bulunmuştur.

3 Kasım 1914 tarihinden itibaren açılan Çanakkale Cephesi’nde özellikle deniz sektörüne ait hareketlilik şubat ayında artmıştır. Nitekim 18 Mart 1915’te İtilaf Donanması, Çanakkale Boğazı’nı geçme girişiminde başarısız olarak ve ağır kayıp vererek geri çekilmiştir. Çanakkale Boğazı’nın savunması Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı’nca yapılmıştır. Mustafa Kemal’in bu savunmada görevi, Gelibolu Yarımadası’na olası bir amfibi harekâtı karşılamak ve gidermektir. Aynı zamanda Boğaz’ın Rumeli yakasında görevli olan topçu birlikleri de Maydos Mıntıka Komutanı olarak Mustafa Kemal’in emrindedir. 18 Mart Boğaz Zaferi’nden sonra Mustafa Kemal, düşmanın olası çıkarma noktalarının nereleri olabileceği ve bu noktalara karşı Türk birliklerinin savunma planının nasıl olacağı konusunda çalışmalarını yoğunlaştırmıştır.

Mustafa Kemal’e göre, düşmanın karaya ayak basmasına müsait olan coğrafî bölgelere, kısa sürede müdahale edilebilecek bir tertibat alınması gerekiyordu. Ancak Liman von Sanders’in 24 Mart 1915’te 5’inci Ordu Komutanlığı’na atanması sonrası, savunma tertibatında önemli değişiklikler yapılmıştır. Sanders’e göre donanma ateşiyle etkili atışlar yapılacağından düşmanın karaya çıkmasına müsaade etmek ve daha sonra yapılacak taarruzlarla düşmanı denize dökmek uygun olacaktı. Bu nedenle Mustafa Kemal’in Gelibolu Yarımadası’nı savunma tertibatında, değişiklikler yapılmaya başlanmıştır.

24 Mart 1915 tarihinde 9’uncu Tümen Komutanı Halil Sami Bey’in Eceabat’a gelmesinden sonra Maydos Mıntıka Komutanlığı görevi son bulan Mustafa Kemal, bu tarihten itibaren sadece kendi tümeninin başında olarak Eceabat’ta tatbikatlara devam etmiştir. 21 Nisan 1915 tarihinde Eceabat’ın düşman uçakları ile bombardımanından etkilenen 19’uncu Tümen, kısım kısım Bigalı’ya hareket etmiş ve Mustafa Kemal, Bigalı’ya karargâhını kurmuştur. 25 Nisan 1915 sabahı Mustafa Kemal’in öngörüsü gerçekleşmiş ve İngiliz birlikleri Gelibolu Yarımadası’nda Kabatepe ve Seddülbahir bölgesine, Anadolu tarafında Kumkale’ye eş zamanlı asker çıkarmıştır. Bu ilk çıkarma harekâtından üç ay sonra muharebelerin neticeye ulaşmaması nedeniyle İngiliz birlikleri, 6 Ağustos 1915’te ikinci çıkarma harekâtı olarak adlandırılabilecek Suvla çıkarmasını gerçekleştirmiştir. Fakat bunda da istedikleri başarıyı elde edememiş ve 19/20 Aralık 1915 gecesi Arıburnu-Anafartalar bölgesini, 8/9 Ocak 1916 gecesi ise Seddülbahir bölgesini terk etmişlerdir. Kara muharebeleri yaklaşık 8,5 ay sürmüştür.