BAYRAMLAR, BAYRAM OLA…

.

Değerli dostlar; bayramlar dar manada ailede, çevrede geniş manada ülkemizde, İslam âleminde rutin günlerden farklı olduğunda anlam kazanır. Teknolojinin gelişmesiyle özellikle büyükşehirlerde apartmanlarda yaşayan ve kapısı çalınmayan ailelerin bayramlarda en yakın arkadaşları (aile bireyleri) arasına internetin girdiğini söylesek bilmem inanır mısınız? Önceden çekirdek aile nedir? Deyince, ‘anne-baba, çocuklar’ sıralanırdı. Şimdi buna birde 24 saat başucumuzdan ayrılmayan internet eklendi.

Geçmiş yıllarda büyükşehirde yaşayan ve komşuların birbirlerinden bi haber olduğu bir apartmanda ikamet eden bir tanıdığı bayram günü öğlene doğru bayramını tebrik etmek üzere aradığımda hala uyuduklarını gördüm. Biraz espri olarak ‘’O NE, BAYRAM SABAHI BU SAATE KADAR UYUNUR MU?’’ Diye takıldığımda, ’’ Bayram gelmiş neyimize, kapımızı çalan olmaz, şekerimizi alan olmaz. Çektik perdeyi uyuyoruz. Uyumayalım da ne yapalım…’’ diye cevap aldım. Bu cevap belki özeldir ama genel manada nereye doğru gittiğimizin göstergesi açından alarm vermektedir.

Bir televizyon programında izlemiştim. İstanbul’da kariyer sahibi, orta yaşlı bir vatandaş; eşine: ‘’Hanım, bizim ziyaretine gittiğimiz dostlarımız ziyaretçisi eksik olmayan, her türlü imkâna sahip insanlar. Gel bu bayram bir farklılık yapalım. Karşıdaki bakkal amca, bu sokakta herkesi tanır. Ben ona sorayım, bu sokaktaki apartmanlarda geleni gideni olmayan, yakınları tarafından aranmayan yaşlıları veya depremde yakınlarını kaybetmiş tek başına yaşayan gençleri seninle bir ziyaret edelim’’ der. Hanımı da: ’’ Çok güzel fikir. Hemen sen bakkal amcaya sor gel’’ der. Adam bakkala gider durumu anlatır. Bakkal: ‘’Aferin evladım, çok güzel düşünmüşsün. Ne ekersen, onu biçersin, demiş atalarımız. İnsan yaşlılıkta para pul aramıyor, nasılsın amca diyecek insanoğlu arıyor. Ben bu bakkallığı bu yaşımda para için kazanmak için yapmıyorum. İhtiyacımda yok. Ancak, kendimi oyalamak için yapıyorum ‘’ der ve sokakta ki kimsesiz yaşlıları ve yalnız yaşayanların ismini tek tek verir.

Adam hanımını alır sokağın başındaki apartmandan başlar. Zira bu apartmanda tek başına yaşayan bir amca vardır. Zile basar, adam açmaz. Tekrar basar bu sefer de, ‘’Kimsin, niye basıyorsun, ne satıyorsun, almıyorum işte kardeşim’’ gibi sert cevap verir. Adam bu hakarete aldırmadan devam eder, ’’ Amca ben toplayıcı, pazarlamacı değilim. Sokağın sonundaki apartmanda kalıyorum. Hanımla bayram ziyaretine geldik’’ der. Yaşlı amca kapıyı açar ve içeri girerler. ‘’Yanlış anlamadım demi, ziyaretime geldiniz’’ diye ısrarla sorar. Evet deyince hüngür hüngür ağlamaya başlar. Biraz sonra sakinleşir ve şu ders alınacak cümleyi söyler ‘’Evladım, ben falanca üst görevden yıllar önce emekli oldum. Çok mutluyduk. Teyzeniz rahmetli olalı 20 yıl geçti. 20 yıldır, kapımı açan olmadı. Zile ya dilenci, ya da pazarlamacı bastı. 20 yıldır ilk defa evime bir ziyaretçi olarak siz geldiniz. Kaba davrandığım için, özür dilerim, ne olur kusura bakmayın evladım‘’ der. Bu cümle karşısında ziyaretçilerde ağlamaya başlar… Ve: ‘’Hanım demek ki, televizyonlarda gördüğümüz çöp dolu evler veya intihar girişiminde bulunanlar sadece ekonomik nedenlerle değil apartmanda dışlanmanın da etkisi var’’ diye mırıldanır. Hayatlarında en mutlu oldukları bayram ziyaretinin mutluluğunu yaşarlar…

Ailenizde huzur, cebinizde nakit para, bedeniz de sağlık, sofranızda afiyet, gönlünüzde sevgi eksik olmasın ve şimdiden bayramınız bayram olsun…