Uşak Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Atalay Savaş, şehrin en büyük probleminin planlama olduğunu söyledi. Savaş ayrıca; kısa, orta, uzun vadeli şekilde ve dışarından profesyonel destek de alınarak hazırlanacak bu planlamaya tüm şehrin ortak edilmesi gerektiğini belirtti
Atalay Savaş 1960 yılında Ulubey'in Çamdere (Cızıkdamı) Köyünde doğdum. İlkokulu 3'e kadar burada okudum, daha sonra 3. ve 4. sınıfları Salihli'de okudum. Babamın yurtdışına gitmesi ile beraber annemle yalnız kaldığımız için Uşak'a geldik. 5. sınıfı 23 Nisan'da okudum, ortaokul ve liseyi Uşak'ta okudum. Ailemin yurt dışında olması nedeniyle yurt dışına gitmem söz konusu oldu. Çekirdek aileydik biz bir bakıma, kardeşim yoktu, annem, babam ve ben. Almanya'da yaklaşık 9 yıl kaldık, bu sürede yoğun bir şekilde çalıştık, bir şeyler biriktirdik.
1987'de Uşak'a döndüm ve kuyumcu dükkanı açmak bize nasip oldu. Hem çevremizin desteği hem de kişisel çalışmalarımızla belli bir noktaya geldik. 2010 yılına kadar bizzat ben işin başındaydım, bu tarihten sonra dükkanı büyüyen çocuklarımıza devredip, artık sivil toplum örgütlerinde aktif olarak görev almaya başladım. Arkadaşlarımızın teveccühüyle önce Kuyumcular Odası Başkanlığına, 2018 yılında da Uşak Esnaf Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığına seçildim ve yaklaşık iki yıla yakın süredir bu görevi sürdürüyorum.
Başkanı olduğunuz ve Uşak'ın en büyük organizasyonu olan Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği'nin kaç tane alt odası ve toplamda kaç üyesi var?
Yaklaşık 15 bin üyesi olan bir birliğin başkanlığını yürütüyorum, bunun üzerinde üyesi olan başka bir birlik yok. Birliğe bağlı merkezde 19, kazalarımızda 8 olmak kaydıyla toplam 27 odamız var. Her ne kadar odalar kazalarda da olsa da bütün siciller bizim odamızda tutuluyor, ilçeler de bize bağlı olmuş oluyor.
Gerek yurtiçi ve gerekse yurt dışında birçok şehir geziyoruz. Buralarda görüp Uşak'ta da neden olmasın dediğiniz bir eser veya uygulama var mı?
Şehirleri geziyoruz, dolaşıyoruz. Bu soruyu farklı bir şekilde değerlendirmek istiyorum. Biz toplumumuzdaki fertleri düşünmeye, öğrenmeye yönlendirmeye değil, gördüğümüzü kopyalayıp bulunduğumuz yere taşımak gibi bir kolaycılığa kaçıyoruz.
Birebir her köyün, ilçenin, şehrin ve ülkenin mutlaka bir kültürü var, yaşadığı birikimler var. Ben yurtdışında birçok ülkeye gittim, şehirleri dolaştım. Şunu hiçbir zaman düşünmedim; şu da benim şehrimde olsaydı, düşündüğüm şey oradaki gördüklerim benim memleketime nasıl uyarlanır, ben bunu nasıl başarırım oldu.
Uşak'ta olmasını düşündüğüm en önemli konulardan birisi toplu ve hızlı taşıma konusudur. Şehrimiz ciddi manada büyüdü, 19 olan mahalle sayımız 29'a çıktı. Raylı sistem bu konuda önemli bir çözümdür diye bakıyorum. Objektif olmak gerekirse ulaşımı raylı sisteme çevirmek, bu alanda ekmek yiyen esnafımızı olumsuz etkilese de onlara başka bir kapı açmak gerekir, raylı sistemin toplu taşıma sisteminde tercih edilen bir yapı olması. Kuzeyden batıya, güneyden doğuya, şehrin uygun hatlarında raylı sistemin hayata geçirilmesini düşünüyorum.
Şimdi birileri bir ara yurtdışında görmüş, Atapark'ın içindeki Atakule, bu bana göre bir ucube. Şehir dışında görmüş böyle bir kuleyi, gelmiş olduğu gibi ve şehrin ortasında dikmiş. Peki, bu şehrimizin çok önemli bir eksiği miydi, ne gerek vardı böyle bir beton yığınına? Şehre bir eser kazandıracaksanız; simgesel bir şey olmalı, Uşak'a uyacak bir şey olmalı ya da halkın faydalanabileceği bir alan olmalı. Söyleyin Allah aşkına, o beton yığınının Uşaklılara ne faydası var sosyal anlamda.
Birebir gördüğümüz uygulamaları getirip Uşak'a eklememizin çok uygun olmadığını düşünüyorum, uyarlayabilir ve esinlenebiliriz. Öncelikle tartışmaya açar, çalışmanın Uşak için faydası var mı yok mu ona bakabiliriz. Bizim düşünüp üretmeye ihtiyacımız var.
Dünyada insanlık büyük önem arz eden noktalar bir tanesi de parklar. Örneğin ben Viyana'da yaşadım, Schönbrunn isimli harika bir park var, biz bu parkı getirip Uşak'a koyabilir miyiz, koyamayız. Biz kendi dokumuza göre bir Schönbrunn yaratmalıyız.
Bizde şehir planı var ama planlama diye bir şey yok. Biz şehrin 30, 50 ve 100 yıllık planlarını yapmamız lazım. Bugün belediye başkanı 5 yıllığına seçilir sonra görev süresi dolar gider ama şehirlerin ömrü 5 yıl 10 yıl değildir biliyorsunuz, kısa, orta ve uzun vadede planlarla şehrimizi şekillendirecek olursak ve kimse buna müdahale edemez.
Örneğin bundan önceki belediye başkanımız, sevdiğimiz bir insandı. Belki iyi niyetle yaptı; bir millet bahçesi projesi çıktı ortaya, iki binayı yıktık, çakılı toprağı doldurduk, iki çim, iki de gül diktik, al sana millet bahçesi. Bugüne kadar geçen süre belki sadece planlaması için harcanmalıydı. Biraz geç olsun ama şehir adına uzun vadeli, fayda getirecek bir çalışma olsun.
Şehrin en büyük probleminin planlama olduğunu düşünüyorum. Bu planlamaya sadece belediyenin planlamacıları katılmamalı, dışarından profesyonel destek de alınarak tüm şehir ortak edilmeli kanaatindeyim. revize edilmesi lazım diye düşünüyorum.
Sizce şehirde yanlış giden bir şeyler var mı ve sizin buna çözüm öneriniz nedir?
Çok yanlış giden bir şey var diye düşünmüyorum. Aynaya bakıyoruz, ülkemizin, belediyemizin ve esnafımızın içinden geçtiği durum münasebetiyle tabii ki sıkıntılar yaşıyoruz şu an. Ben istesem ne olacak, havada kalacak. Şu anda belediye gücü oranında yapması gereken asgari hizmetleri yapıyor, özel idare yine aynı şekilde yapması gereken asgari hizmetleri yapıyor. Şu an olmazsa olmaz belediyecilik hizmetleri olan temizlikte bir sıkıntı yok, su da bir sıkıntı yok. Mevcut belediye başkanımızın geleceğe yönelik, iyi akıllı ve ekonomik çalışmalar yapacağını biliyorum ve de buna inanıyorum. Ekonomik sürecin atlatılması gerekiyor.
Sorunuzla alakalı şu söyleyebilirim, çevre yolunun bir an önce bitirilmesi ve şehir içindeki yoğun trafiğin azaltılması gerekir. Bu çalışma belediyeden kaynaklanmıyor muhakkak, hükümetin çalışmaları ile alakalı. Bu çalışma yıllardır sürüyor ve ne zaman biteceği belli değil, buna ağırlık verilmesi lazım.
Yıllardır yapılan bir eleştiri var; odalar sadece aidat topluyor, esnafın sıkıntılarını çözmeye, esnafı eğitmeye ve geliştirmeye yönelik bir çalışması yok diye. Bu konuda neler diyeceksiniz ve siz başkanlığınız döneminde bu konuda neler yapıyorsunuz?
Biz ancak nicel olarak değiştirebildik. Geldiğimizde hantal bir yapı vardı, bir örnek vermek istiyorum; üye birlik binasına bir işlemi için geliyordu, üyenin eline banka hesap numarası veriliyordu, 'git bankaya bu parayı yatır gel' deniyordu. Bankaya yatan para vezneye de yaymıyor, bankamatiğe yatırılması gerekiyor. Şu anda ben dahi atm'den para çekmesini biliyorum ama yatırmasını bilmiyorum. Esnaf, bankanın önünde parayı yatırtabileceği adam arıyordu. Kışta kıyamette bankanın önünde beklemesi gerekiyordu. Bu sıkıntıyı giderdik ve birlik binamızdan tahsilat yapmaya başladık ve bu esnafımızın çok hoşuna gitti.
Takdir edersiniz ki çalışma için fiziki ortamın çok iyi ve geniş olması gerekir. Göreve geldiğimizde tüm işlemler ilk katta yapılmaya çalışılıyordu. Üst kat arşiv olarak nitelendirilmiş ama çok dağınık, karmaşık ve atıl bir vaziyette idi. Biz üst katı derleyip toparladık ve geçen hafta ziyaretinizde gördüğünüz üzere bugünkü hale getirdik. Aşağı katta sadece sicil birimi kaldı, başkanlık makamı ve sekreteryayı üst kata taşıdık.
Asıl sorunuza gelirsek, esnaf arkadaşımız gerçekten haklı ama bu sorun bugünün meselesi değil, yıllardan beridir devam edegelen bir sorun. Teşkilat kendini yenileyememiş, sadece üyeden aidat almış. Hizmet vermek bir maddiyat gerektirir, hizmet parayla satın alınan bir şey.
Esnaf ve sanatkarlar birliğinin en üstten an alta kadar yeniden yapılanmaya gitmesi lazım. Ben sürekli Ticaret ve sanayi odalarından örnek veriyorum. Onların genel sekreteri, meslek komiteleri ve meclisi var, bizde de aynı şekilde olması lazım. Bizde 27 oda var, her odada yasal olarak en az iki çalışan var, toplam 54 çalışan ediyor. Bugün ortalama bir elemanın maliyeti 3 bin 500 TL'li geçiyor. Bir odanın aylık maliyeti 7 bin lira, 27 odanın aylık yaklaşık 200 bin TL'yi, yıllık ise 2 Milyon 500 bin TL'yi buluyor. Eğer ticaret odalarındaki gibi bir sistem olsa, bu maliyet belki 500 bin TL'yi geçmeyecek ve 2 Milyon TL birlik kasasında kalacak ve esnafa talep edilen hizmetleri verebileceksiniz. Benim odalarım şu an sadece maaşları bile vermekte zorlanıyor. Artı bir şeyler biriktirmesi mümkün değil, bir şey biriktirmeyince de hizmet vermesi çok zor.
Günümüzde her yerimiz AVM'lerle dolmaya başladı, artık her ürün AVM'lerden alınabiliyor, bu da küçük esnafı zor durumda bırakan bir durum. Uşak Belediyesi'nin, taşınma işlemi bittikten sonra mevcut binasın ön tarafını yıkarak kalan bölümü çarşıya çevirme düşüncesi var. Bu çalışma ile ilgili sizin düşünceniz nedir, belediye ile bu konuda görüşmeniz oldu mu?
Şayet belediye hiçbir birimini koymadan bu binadan taşınacaksa, belediye başkanımız tamamen taşınacaklarını söylüyor. Hangi grup burada şehre katkı sağlar veya belediye daha fazla kazanım sağlar, bunun iyi bir şekilde istişare edilmesi lazım. Bu mekanın tek bir sektöre verilmesi gerekir, karma olmamalı. Kuyumcular olabilir veya dericiler olabilir, deri de şehrimizin önemli bir sembolü, deri için güzel bir pazar oluşturulabilir.
Mesela ben kuyumcular odasını temsilen buraya talibim. Bir kuyumcu çarşısı Uşak için gerekli, hem güvenlik açısından hem de daha iyi bir hizmet verebilmek açısından. Tabi ki bunun eskisi gibi 15-20 metrekarelik dükkanlarda verilebilmesi mümkün değil. Kuyumcu müşteri profilinde artık değişiklik oldu bana göre, daha ferah mekanlarda alışveriş yapmak istiyor. Eğer bu mekan kuyumculara yönelik planlanacaksa, bize de sorulur diye düşünüyorum, mutlaka geniş dükkanlar şekilde planlanması lazım. Bu işlem kiraya verme şeklinde de olabilir, satma şeklinde de olabilir. Ön tarafın yıkılması, önündeki meydanın genişlemesini ve iki tarihi camimizin siluetinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.
Sizin oda olarak Avrupa Birliği (AB) destekli bir projeniz var, bu proje hakkında bilgi verebilir misiniz?
Plan ve proje… Bu çalışma da buradan başladı. Ben birlik başkanı olarak her ay Ankara'da Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu'nun (TESK) toplantılarına katılıyorum. Orada farklı illerden gelen birlik başkanları ile tanışıp istişareler yapıyoruz. Tokat birlik başkanımız var, muhterem bir arkadaşımız bir AB projesinden bahsetti bana, proje benim düşünceme cuk diye oturdu.
Mevcut Vali Hanım, göreve yeni geldi, bir ay sonra Zafer Kalkınma Ajansı bizi Afyonkarahisar'da bir çalıştaya çağırdı. Ben ilk defa gidiyorum o tarzda bir çalıştaya, 150'nin üzerinde katılımcı var. Çalıştay başladı, 25'e yakın konuşmacı söz aldı, sorun ve çözüm önerilerine yönelik olarak ama esnaf ve sanatkarlarla ilgili bir tek söz edilmedi. Ben de söz aldım, kendimi tanıttım ve projeden bahsettim, bu arada da proje üzerinde de bir hayli çalıştım. Şöyle bir örnek verdim; ülkemizin ana damarları tabi ki sanayiciler ama bu ana damarlara doğru kanı taşıyabilecek kılcal damarlara ihtiyaç var. Sanayicinin esnaf ve sanatkara ihtiyacı var. Makine kuruyorlar, elektriğini esnaf arkadaşımız döşüyor, arıza olduğunda yine esnaf arkadaşımız bakıyor.
Ben kendi köyümden örnek verdim; 45 hanelik kırsal bir köy, yani senede bir defa ekim yapılıyor, buna rağmen benim köyümde 30'a yakın traktör ve buna bağlı ekipmanları var. Köyün içi hurdalık gibi, yılda belki 15 gün faydalanıyorlar bu ekipmanlardan. Oysa benim köyümün işini 2 traktör görebilir. Buradan yola çıkarak marangozları örnek verdim.
Bizim mobilyacılarımız Bursa'dakiler gibi güçlü değiller bugün. Kendi imkanları ile aldıkları ufak tefek makinelerle bir şeyler yapmaya çalışıyorlar ama çağ değişti, teknoloji değişti. Teknolojini yenileyemediğinde de rekabet şansın olmuyor. Sırf makine ile de olmuyor, tasarım ön plana çıktı, iç mimar istihdamı gündeme gelmeye başladı. Bir mobilyacının CNC makinesi yok, farz edelim aldı, koyacak yeri yok, farz edelim yer buldu, çalıştıracak kalifiye elemanı yok, farz edelim elemanı da buldu, sistemi rantabl çevirecek müşteriyi bulamayacak…
Projenin temel esası ve felsefesi ortak kullanım, Tokat'taki proje 19 Milyonluk bir projeydi. Bütün üyelerin yararlanabileceği ve de piyasa ile rekabet edebileceği ortak makine parkuru bizim ilimizde de nene olmasın. Bizim bu makineleri esnafın hizmetine sunmamız ve esnafın da bunun için 5 lira para harcama durumu da olmaması lazım. Bu örneği başka sektörlere yayıp uygulayabiliriz.
Çalıştay bitti, Kütahya Valisi söz aldı ve dedi ki; 'Ben daha önce Tokat Valisi idim ve bu projenin bizzat içinde yer aldım. Proje gerçekten güzel ve hayati derecede önemli, Uşak Birlik Başkanını kutluyorum, böyle bir sorunu dile getirdiği için'.
Eğer böyle bir sistemi daha önce Uşak'ta kurabilmiş olsaydık, şu an bulunduğumuz kentsel dönüşüm alanında birçok işi bizim esnafımız yapacaktı ve işler şehir dışına kaçmayacaktı. Bizim projenin bütçesi 45 Milyon TL, şehir için iyi bir rakam, belirttiğimiz tesisleri şehrimize kazandırmayı hedefliyoruz.
Sizin ayrıca 'esnaf sarayı' projeniz var, o konuda da bilgi alabilir miyiz?
Her alanda olduğu gibi bizim alanımızda da kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmamız gerekiyor. Bu noktadan hareketle ben de esnafın iyi, kendisine ve şehre yakışır bir ortamda hizmet alabileceği ortamı sağlama adına girişimde bulunmaya inandım. Odalarımız çok dağınık ve küçük ofislerde üyelerine hizmet vermeye çalışıyor, imkanları buna elveriyor.
Daha önceki Belediye Başkanımız Nurullah Cahan Beyin 2014 yerel seçim döneminde 'esnaf sarayı' ile alakalı bir sözü vardı, bu da benim aklımda kaldı. Biz de göreve gelmemizden sonra belediye başkanımızla farklı ortamlarda bir araya gelmeye başlayınca ben talepte bulundum. Bizim bir projemiz, sizin de böyle bir vaadiniz var, bunları birleştirip şehrimize bir eser kazandıralım dedim.
Başkan Bey, 'Olur tabi ki ama merkezde böyle bir yer var mı?' dedi. Den daha önce dersime çalışmıştım. Eski itfaiye dediğimiz, garaj bölgesindeki alan 919 metrekare, bizim işimizi görecek bir alan. Teklif başkan beye de mantıklı geldi ve 'burayı size tahsis edelim' dedi. Ben tahsis sistemine karşı çıktım, tahsis belli bir süreli oluyor ve süre dolduğunda tahsis yapılan kurum tarafı zor durumda bırakıyor. Aynı ticaret odasında olduğu gibi, süre git gide doluyor, bir sürü masraf ettiler binaya, yarın anlaşamazlarsa kiracı durumuna düşecekler.
Biz projeyi geniş kapsamlı düşünüyoruz; bölgede sağlık merkezi yok, olmalı, mescide olmalı, İŞKUR'a ait, esnaf kefalete ait bir yer olmalı. Toplantı salonumuz, bazı mesleklere yönelik laboratuvar, uygulama alanları olmalı diye düşünüyoruz. Ayrıca 27 odamız da orada olmalı.
Nurullah Başkan, böyle bir uygulamanın bir örneği olup olmadığını sordu. Araştırdık, Nevşehir Belediyesi böyle bir mekanı birliğe meclis kararı ile tapusunu vermiş. Başkanın talebiyle grubu bulunan diğer partilerle de görüştük ve onların da desteğini aldık. Mehmet Çakın Başkanım o zaman il başkanı idi, onu da bilgilendirdik.
Teklif Belediye Meclisinden geçti ama Nevşehir'deki gibi olmadı, Meclis teklifi Plan ve Bütçe Komisyonu'na sevk etmiş. Artık seçim dönemine de girildi ve sonuç alamadık. Mevcut Belediye yönetimi ve Mehmet Çakın Başkanımla da bir formül arıyoruz bu projemize, inşallah kısa bir süre içinde çözüme kavuştururuz.
Başkanım önümüzdeki hafta 'Ahilik Haftası'. Bu konuda oda olarak neler yapıyorsunuz?
Ahilik bilindiği üzere Türklerin İslam dinine girmesinden sonra Türk örf adetleri ile İslam dini esaslarının kaynaşması neticesinde ortaya çıkmış bir düşünce sistemi. Bu düşünce uygulamaya da dönüşerek uzun dönem güzel hizmetlere vesile olmuş.
16. yüzyılda Ahilik ocaklarına yeniçerilerin de katılmasından sonra buradaki ortam biraz bozuluyor ve sistem gittikçe bozuluyor. 19. yüzyılda geldikten sanayileşme devriminden sonra artık insanlar üretimin aracı oluyor, halbuki Ahilik sisteminde insan amaç konumunda. Birinde amaç, diğerinde araç oluyor, günümüze yaklaştıkça Ahilikle ilgili değerler silinmiş ve zamana yenik düşmüş.
Bana göre insanlığın ve toplumumuzun kurtuluşu Ahilik sisteminin günümüze uyarlanarak ve güncellenmesinden geçiyor. Bir hafta Ahilik kutlaması yapmayla kimseye Ahiliği öğretemeyiz, bu ilkokuldan üniversiteye bir ders olarak okutulmalı, süreklilik gerektiren bir eğitim olmalı. Ahilikle ilgili 400 ana başlık ve toplamda 700 küsur madde var. Bir zihniyet olarak yeni nesillere aktarılmalı ve bir yaşam kültürü haline dönüştürülmeli.
Kutlamalara gelince, daha önceki yıllarda geniş çapta kullanıyorduk, pandemi sürecinde sosyal mesafeyi korumak adına insanları bir araya getiren büyük etkinlikler yapamıyoruz. Ancak bakanlığımız bir şekilde çeşitli etkinliklerle ahilik haftasını düzenleyin diyor. Biz de küçük çaplı da olsa Ahilik haftasını kutlamayı planlıyoruz. Süreç tabii bizi biraz kısıtladı, çok fazla bir etkinlik planlamadık.