Manşet

HAYAL, HEDEF, EMEK

Kaliteli bir şehirde yaşamayı kim istemez ki?

Temiz çevreli, güzel, trafik, ulaşım, park sorunu olmayan, sağlıklı, güler yüzlü insanların olduğu, doğal gıdalara kolay ulaşacağı, ucuz, bir şehirde yaşamak her insanın hayalidir.

Sıklıkla hayal ve hedef kavramlarını sıklıkla karıştırırız. Yalnız, hayal başka bir kavramdır, hedef başka. İlk bakışta ayni anlamlara gelir gibi gelir ama öğle değildir. Hedef; gerçekleştirilmek üzere konur ve emek ister. Özveri ister. Hedefleriniz için geçici olarak konforunuzdan vaz geçmeniz gerekir. Hayal için ise harcamanız gereken tek emek düşünmektir.

Birde gerçekler vardır. Günlük hayatta, sorunları çok olan iller ve az sorunları olan iller. Sorunları çok olan illere baktığımız zaman bu illerin en ortak özelliğinin, iyi ve kaliteli şehirde yaşamak isteği çok, hedefleri ise az olan insanlardan oluştuğunu görürsünüz. Zaten bu illerde yaşayan ailelerinde hayalleri çok ama hedefleri azdır.

Birde geçmişle afyonlanan iller vardır. Ataları ile övünür, onların miras yedicileridirler. Biz bir zamanlar şöyleydik, böyleydik derler. İlk biz şunları, bunları, yaptık derler. Bu güne bakmazlar. Atalarına öbür dünyada ne diyeceklerini unuturlar.

Birde o varsa ben yokumcu, iller vardır. İlkokulda silgisini isteği ama alamadığına, kırk, elli yaşında hala takıntılı olanlar vardır. Okul maçında kendine pas vermediği veya gol attığı için bir birine kırgın insanların yaşadığı iller vardır. Konu, ticari ortaklıksa keyfiniz bilir. Alış veriş yapmaksa, alış veriş yapmazsınız, komşuluksa, olmazsınız. Ama konu; çocuklarınızın, torunlarınızın geleceği ise yaşadığınız şehir için bir araya gelmek zorundasınızdır. Yani, bir arada, sosyal bir faaliyeti şehriniz için yapmanız gerekiyorsa, bir birinizi sevmek zorunda değilsinizdir.

Gelişmiş, kaliteli, mutlu şehirlere baktığınızda ise, orak hedefleri vardır. Özellikle sosyal konularda sadece sevdikleriyle değil, işi iyi yapanlarla çalıştıklarını görürsünüz.

Yine, bu kaliteli, yaşanası illere baktığınızda; haklarına ve hükümlülüklerine sonuna kadar sahip çıktıklarını görürsünüz. O şehirde, herkes görevini bilir. İç denetim mekanizması tamdır. Yine, o illerde, sadece atanmışların ve seçilmişlerin omuzlarına ilin sorunları yük olarak bırakılmamıştır. Bilirsiniz ki; O şehirde, temiz ortam isteyen insanlar, önce yerlere çöp atmaz. Şehirde olan bir sorunu görünce, bu sorunu çözmek kimin görevi diye düşünmeden önce, bu soruna benim katkım var mıdır diye sorarlar? Cevap hayırsa, ikinci basamağa geçer. Bu sorunun çözümüne ben nasıl bir katkı verebilirim diye kendilerini sorgularlar.

Sadece spor müsabakaların da ve yarışlarda, dışardan seyretmek vardır. Düğünlerde bile biraz seyrediyorsanız, biraz da oynamanız gerekir.

Şen ve esen kalın.

A. Tufan Güven.