1920’li yılların ortasında, Ankara Garı’na sırtında bir heybe taşıyan yaşlı bir Uşaklı köylü indi. İlk karşılaştığı görevliye, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı görmek istediğini söyledi. Görevli, artık Cumhurbaşkanı olan Gazi’nin herkesle eskisi gibi görüşemeyebileceğini ifade etse de, köylü kararlılığından vazgeçmedi.
Zorlukla Özel Kalem Müdürü Hayati Bey’in yanına ulaşan köylü, geliş nedenini kısa ve net biçimde anlattı. Uşak’ta pancardan şeker üretilebileceğine dair yaptığı denemeleri, elde ettiği sonuçları ve bu hayalin arkasındaki emeği aktardı. Gazi’nin o gün Ankara’ya geleceğini bilen Hayati Bey, bu kararlı köylünün Cumhurbaşkanı ile mutlaka görüşmesi gerektiğine karar verdi.
Öğleden sonra Gazi Mustafa Kemal Ankara’ya ulaştığında, bekleyen kalabalık arasından yaşlı köylü içeri alındı. Cumhurbaşkanı, Uşaklı köylüyü ayakta karşıladı ve sohbet başladı. Kalfa Köyü’nden geldiğini anlatan köylü, askerlik yıllarında İstanbul’da edindiği tecrübeleri, Avrupa’dan temin ettiği pancar tohumlarını ve bu tohumları kendi toprağında yetiştirerek şeker elde etmeyi başardığını dile getirdi.
Köylü, Uşak’ta 51 kişinin bir araya gelerek Terakki-yi Ziraat Anonim Şirketi’ni kurduğunu, önemli bir sermaye oluşturduklarını ve bu girişimin yalnızca kazanç değil, köylünün karnının doyması ve yüzünün gülmesi için planlandığını anlattı. İstedikleri şey, pancar ekiminin yaygınlaşacağı, köylünün ister tarlada ister fabrikada çalışabileceği bir düzenin kurulmasıydı.
Bu sözler karşısında Gazi Mustafa Kemal’in duyduğu memnuniyet, kararlı bir destekle karşılık buldu. Bu azim ve isteğin Türkiye’yi ayağa kaldıracak güç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı, Uşaklı köylünün Başbakan ve ilgili bakanlarla görüşmesi için yol açılmasını sağladı. Karşılaşılabilecek engellerde kapısının her zaman açık olacağını da özellikle belirtti.
dan umutla ayrılan o heybesi dolu köylü, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin ilk şeker fabrikasının kurucuları arasında yer aldı. Nuri Şeker adıyla tanınan bu öncü isim, Uşak’ta yükselen fabrika bacasıyla yalnızca bir üretim tesisine değil, Anadolu’da sanayileşmenin mümkün olduğuna dair güçlü bir inanca da hayat verdi.
17 Aralık 1926’da açılan Uşak Şeker Fabrikası, tarımı sanayiyle buluşturdu, pancar üretimini yaygınlaştırdı, istihdam sağladı ve kentin ekonomik yapısını kökten dönüştürdü. Bugün bu tarih, bir köylünün inancı ile Cumhuriyet’in üretim vizyonunun kesiştiği unutulmaz bir dönüm noktası olarak hatırlanıyor. (Kaynak: Turgut Özakman”ın kaleme aldığı Cumhuriyet, Türk Mucizesi, İkinci Kitap”tan alıntıdır.)