Uşak Gençlik ve Spor il Müdürlüğü'nün Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlediği konferansta konuşan Ün, Osmanlı'nın son dönemi ile günümüzdeki yaşananların yan yana getirildiğinde oyunun ve aktörlerin hemen hemen aynı olduğunu söyledi. Gezi olaylarında bir kişini NTV ekranlarından parmak sallayarak 'Tayyip Erdoğan sonun Abdülhamit gibi olacak' dediğini hatırlatan Ün; ', Abdülhamit gitti Osmanlı İmparatorluğu bitti. Dolayısıyla İmparatorluğun kaderi eşittir Abdülhamit'in kaderiydi . Dün nasıl imparatorluğun kaderi Abdülhamit'in kaderi idiyse, bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kaderi Tayyip Erdoğan'ın kaderidir' dedi.

Kitabı 100 Yıllık Terane'de Abdülhamit'e ve Tayyip Erdoğan'a yapılan müdahaleleri karşılaştıran Ün böyle bir kitabı yazma nedenini şu şekilde anlattı; 'Ben 28 Şubat döneminde İmam Hatip Lisesi'nde okumuş biriyim. O günün şartlarını bilenler bilir, sıfır onda bir, sıfır onda iki muhabbetleri vardı. Üniversiteye gidemedim, öyle bir şansım olmadı. Dolayısıyla her hangi bir alanda ihtisaslaşma şansım da olmadı. Çok iyi yazarım yer yerinden oynatırım iddiasında olan bir adam da değilim, kalemim biraz çalışır ama hiçbir zaman öyle bir iddiam olmadı. Sadece sosyal medyada biraz varız o kadar. Peki bizi bu kitaba yazmaya iten şey ne oldu? Adem ile Havva'dan başlayan bir insanlık serüveni var değil mi? Bu insanlık serüveni boyunca başta Kur'an-ı Kerim olmak üzere tahrip edilmemiş olan bütün kutsal kitaplar bize bir mücadeleden bahseder. Nedir O? Hakk ile batılın mücadelesi. Sen fert olarak hem bu dünyada hem ahrette onurlu ve izzetli bir insan olarak var olmak istiyorsan, Hakk ile batılın bu savaşında Hakk'tan yana taraf tutmak, müdahil olmak zorundasın. Bunu yapamazsan ne dünyada ne ahrette izzetli bir son göremezsin. Hele bir de Müslüman'san. Dolayısıyla bu eser naçizane Hakk ile batıl savaşında Hakk'tan yana olmak kaygımızın mütevazi bir katkısıdır.'

'RUSLAR 1881-1882'DE AĞATİRİYE ORTADOKS KİLİSESİNİ YAPTI, BİZ 1875'DEN BERİ TAKSİM'E O CAMİYİ YAPAMADIK'

Ün kitabını yazmaya başlama sürecinde yaşadığı bir anısını da dinleyicilerle paylaştı. Ün;' TBMM Başkanımız İsmail Kahraman'ın 2012 yılında bir belgeselini yaptık. Bu belgeseli yaparken de İsmail amcamız 1995-96'da Kültür Bakanıydı. Bu dönemi 28 Şubat sebebiyle de gürültülü patırtılı geçti. Gürültünün en büyük sebeplerinden biri Taksim'e cami yaptırma meselesiydi. Biz Taksim'e bir cami yaptırmak istiyoruz dedi, kıyamet koptu. Mimarlar Odası bir yandan açıklama yapıyor, CHP bir taraftan tencere tava çalıyor, yandı ortalık. Sonuçta Taksim günlük 1,5 milyon insanın sirkule olduğu bir yer ve buradaki 2 mescit ve bir caminin toplam istibdat haddi 750 kişi. Şimdi böyle bir yere büyük bir cami ihtiyaç değil mi kardeşim, ihtiyaç,ülkenin yüzde 99'u Müslüman değil mi? Müslüman, peki ortalık niye karıştı diye benim aklımda kalmış. Nasip oldu Sayın Meclis Başkanımızın belgeselini yaparken bu konuyu sordum. Güldü ve bana dedi ki; 'Devletler arasındaki büyük kavgalar hep semboller üzerinden yapılır. Semboller üzerinden mücadele edilir. Sembolün ne anlama geldiğini bilmezsen, kavganın ne olduğunu anlamazsın' dedi ve bana Taksim'e yapılamayan caminin hikayesini anlattı. Bizim İngilizlerin gazıyla girdiğimiz meşhur bir harp var biliyorsunuz 93 harbi. Ruslar Yeşilköy'e kadar geliyorlar. İngilizler İstanbul Rusların eline geçmesin diye ara buluculuk yapıyorlar. Osmanlı ile Ruslar bir anlaşma yapacaklar. Osmanlı diyor ki 'Yeşilköy anlaşması demeyelim, Rusların Yeşilköy'e kadar geldiğini hatırlamayalım bizim onurumuza dokunur. Biz buna Ayastefanos anlaşması diyelim.' Anlaşma yapılıyor, maddeleri alta alta yazılıyor. Ruslar diyor ki; 'Bir dakika arkadaş bize size karşı büyük bir zafer kazandık, biz kazandığımız bu zaferin nişanesi olarak Pera'da Ortodoks kilisesi istiyoruz.' Tamam diyor Osmanlı ama diyor bizde İstanbul'un sahibi biziz bunun nişanesi olarak da bir cami yapmak istiyoruz. Alta alta yazılıyor bu Ayastefanos anlaşmasında. 1875'te imzalanan bu anlaşmanın ardından Ruslar 1881-1882'de Ağatiriye Ortadoks kilisesini yapıyorlar. Biz 1875'den 2017'nin Mart'ına Şubat'ına kadar temeli daha yeni atıldı, Taksim'e o camiyi yapamadık.

İsmail ağabey bunu bana anlattı tabi benim ilgimi çekti, aradan bir sene geçti gezi olayları başladı. Televizyondan izliyoruz, NTV'de bir adam konuşuyor, arkadan bir ses parmağı da görüyorum ama yüzü göremiyoruz, 'Tayyip Erdoğan sonun Abdülhamit gibi olacak' dedi. Şimdi Taksim cami 1875'ler Abdülhamit, gene Taksim gene cami bu sefer Erdoğan, sonun Abdülhamit gibi olacakDedim ki herhalde burada bir numara var, birileri bu oyunla ilgili bir kitap yazsa iyi olur diye düşündüm. ' şeklinde konuştu.

'ANADOLU İLE İLGİLİ HESAP VE KİTAP HİÇBİR ZAMAN BİTMEDİ BİTMİYOR'

Hassas bir süreçten geçtiğimizi vurgulayan Ün; ' Dünyanın en kıymetli dünyanın en anlamlı, dünyanın en stratejik toprakları üzerinde bin yıldır varsan burada bir beka meselesi bir beka süreci güdüyorsan, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla muhtaçsın ve ülke, insan,toplum,millet olarak hassas bir süreçten geçiyorsun demektir.

Şuna kanaat getirdim, şöyle bir hisse hiçbir zaman kapılmamız gerekiyor; Biz bir günden bir güne rahat edemeyecek miyiz? Hayır edemeyeceğiz. 1071'de Alparslan bu topraklara geldikten sonra ordusundaki bir süvari ne kadar rahat ettiyse, Söğüt ve Domaniç'teki iki tane obadan koca bir imparatorluk devşirirken Osman Gazi'nin akıncılarından bir tanesi ne kadar rahat ettiyse, İstanbul'u fethetmek için Fatih Sultan Mehmet atını denize sürdüğünde o kuşatmanın içinde yer alan bir yeniçeri ne kadar rahat ettiyse, Çanakkale harbine giden adına türküler yakılan 15'liler ne kadar rahat ettiyse, bugün sınırın uç noktasında bir Mehmetçik bir kardeşimiz ne kadar rahat ediyorlarsa biz de ancak o kadar rahat edebiliriz, biz de ancak o kadar huzura erebiliriz. Dolayısıyla bu toprakları yurt olarak tutmak gibi bir hedefimiz varsa o zaman rahat içinde yaşamayı huzura ermeyi, boş vermeyi, lügatimizden çıkarmak durumundayız . Çünkü Anadolu ile ilgili hesap ve kitap hiçbir zaman bitmedi bitmiyor. '

Ün konuşmasının son bölümünde herkesi ülke menfaatinde birleşmeye davet etti.Ün; 'Abdülhamit'in önemi ne? Abdülhamit'i seven sevmeyen, muhalifi olan yandaşı olan, Kızıl Sultan da diyen Ulu Hakan diyen herkesin mutabık olduğu bir konu var, Abdülhamit gitti Osmanlı İmparatorluğu bitti. Dolayısıyla İmparatorluğun kaderi eşittir Abdülhamit'in kaderiydi. Şimdi bugün sevelim sevmeyelim, muhalifi olalım yandaşı olalım, yoluna omuz verelim, yoluna taş koyalım, hiç fark etmez ama hepimizin mutabık olması gereken bir şey var. Dün nasıl imparatorluğun kaderi Abdülhamit'in kaderi idiyse, bugün de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kaderi Tayyip Erdoğan'ın kaderi.' ifadelerini kullandı.

Editör: Uşak Haber Gazetesi