Manşet

Uşak açısından ‘Tereddüt Çizgisi’ incelemesi

Uşaklı Gurbetçi Dilara Koçak, Uşak’ta çekimleri yapılan Tereddüt Çizgisi filminin değerlendirmesini yaptı.

Almanya’nın Duisburg şehrinde bulunan Avrupa Uşaklılar Derneği üyesi ve aynı zamanda öğrenim hayatını sürdüren Dilara Koçak, Dünya prömiyerini 80. Venedik Film Festivali'nde yapan ve ardından sayısız festivalde izleyiciyle buluşan, İstanbul Film Festivali'nde FIPRESCI ve En İyi Yönetmen ödüllerini kazanırken başrol oyuncusu Tülin Özen'e de En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü getiren Tereddüt Çizgisi filmini anlattı.

Dilara Koçak anlatımında şunlara yer verdi: “Tereddüt Çizgisi harika bir film. Yönetmen Selman Nacar ve oyuncu Tülin Özen çok iyi bir film çıkarmışlar. Bu film ne anlatıyor? Filmin başlangıç sahnesinde Tülin Özen'i görüyoruz. Bir avukat ‘taşrada’. Uşak’ta, yani senaryo gereği ‘taşrada’ yaşananları, çarpıklıkları bütün yönleriyle ortaya koymak için Uşak herhangi bir Anadolu (‘taşra’) kentini temsilen mekan olarak seçilmiş. Aslında çekim sırasında eski Belediye Başkanlığı binası yıkılmak üzere boş olduğu için film seti için uygun görülmüş ve senaryo gereği adliye binasına çevrilmiş. Canan hırslı bir avukat, yurtdışında eğitim almış ve asla şehrine tekrar dönmek istemiyor. Lakin annesi hasta ve dönmek zorunda kalıyor. Şimdi buradan kurtulmaya çalışan bir insanın tekrar döndüğünde ne yapmasını beklersiniz? Başarılı olmak için elinden geleni yapmasını beklersiniz.

Canan çok hırslı. Film aslında bize çok tanıdık bir hikayeyi anlatıyor. Okumuş, yurt dışında eğitim almış, iyi bir Anadolu çocuğunun oradan kaçmaya çalışırken tekrar geri dönüş hikayesi işin içinde. Kendi yurduna ve memleketine yabancılaşma, metropole veya yurtdışına gittiğin vakit kaçınılmaz bir sonuç. Filmin içinde çok tanıdığımız tiplemeler var. Mesela düzene uyan başka avukatlar Aman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyen insanlar. Bir sahnede Canan bir savunma yapıyor ve savunması çok ateşli. Hakim gerçeği anlayacak diyorsunuz. Bir anda ne oluyor? Mahkeme salonunun çatısı çöküyor. Yani oradaki o metaforu, oradaki o duyguyu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Veya PTT sahnesi! İşten kaçan, basit bir işlemi yokuşa süren memur. O kadar tanıdık ki. Veya Canan’ın hakime etik sınırları zorlayacak teklifi. Bu sahnede metropol insanının Anadolu kentlerine yabancılaşmış bakışını izleyebiliyorsunuz. Aynı yerlerden kopmuş bir insanın ön yargıları Anadolu’da herhangi bir hakim veya yetkilinin çıkarları gereği konum alacağı beklentisi metroplo insanında kendi insanına karşı oriyentalist bakış açısını yansıtıyor. Canan annesi için döndüğü şehrine yabancı. Canan annesiyle ilişkisi, ablasıyla ilişkisi çok güzel anlatılmış. Buralar da inanılmaz tanıdık hepimize. Kendi ailemizde yaşadığımız benzer uzaklıklar, benzer ilişkiler, daha doğrusu iletişimsizlik çok güzel anlatılmış filmde. 

Filmin akışı ve dokusu

Filmde her şey olağan. Her şey tanıdık. Filmde şaşırtan olaylar ve efektler yok. Bunlar olmadığı için, tamamen gerçekler olduğu gibi anlatıldığı için seyirci çok farklı bir şekilde çarpılıyor. Bir filmde bu kadar sadeleştirilmiş olarak gerçeği görmüş olmak insanı rahatsız ediyor, insanı kendisiyle hesaplaşmaya götürüyor. Bu yüzden bu filmi çok sevdim. Filmi seyrettikten sonra hiçbir şekilde izledim duygusu olmuyor. Film tamamen salt gerçekten oluşan bir film. Bu arada Canan'ın temsil ettiği o beyaz Türk dediğimiz grup aslında ne kadar yalnız, ne kadar mutsuz, her ne kadar o çemberin içinden çıkmak istese de çıkamamış olması üzücü. Şunu söyleyebilirim. O mahalle baskısı denilen şey tam bu filmde anlatılmış. Kolektivist baskı. Ne yaparsanız yapın bazı engelleri aşamamak, bazı kapılardan girememek ya da bazı odalardan çıkamamak filmde bütün bunları kendi hayatınızda da çok net bulabileceğiniz sahneler var.

Film mekanı olarak Uşak

Filmin Uşak’ta geçiyor olmasının bazı nedenleri var. Belediye binasının tesadüfen Uşak’ta yıkılmak üzere boş olması. Mevsim şartlarının ve çevrenin filmin soğuk atmosferine uyması. Filmde Uşak kuzeyinden kent panoraması iki kez izlenebiliyor. Filmin başında ve sonunda aynı yerden kentin küçüklüğü, mimari çarpıklığı, yeşilden yoksunluğu, hüzünlü hali, soğuk, yalnız ve acımasız atmosferi resmediliyor. Film için Uşak uygun kent midir ? Evet ve hayır. Evet çünkü sonuçta Uşak diğer Anadolu kentleri gibi küçük ve muhafazakar yapılı bir kent konumundadır.  Hayır çünkü Uşak filmde senaryo gereği seçilen mekanlar ve panorama açısı Uşak’a selektif bakış açısıyla yaklaşmamızı sağlıyor. Oysa Uşak’ı diğer Anadolu kentlerinden ayıran özellik Uşak’ın ilkler kenti olması. Sağlıklı bir kent dokusunun olması, görece iyi bir sosyal ve eğitim düzeyinin olması, imparatorluk sonu ve cumhuriyetin başından beri bir sanayi kenti olması, verilmek istenen ‘Anadolu tristesi’ hissini tam olarak yansıtmıyor sanki. Ne olursa olsun. Film Türk sineması için ve Uşak’ın tanıtımı için büyük bir kazanım.”