Oysa bu krizin ayak sesleri yıllardır geliyordu. Bu susuzluk ne ani bir felaket ne de kimsenin öngöremediği bir doğa olayı. Bu, göz göre göre gelen bir çöküştür. Ve bu çöküş, sadece hava durumu ya da küresel iklim kriziyle açıklanamaz. Bu çöküşün yerel ve merkezi sorumluları, ihmalleri ve tercihleridir aynı zamanda.
Bugün Uşak’ta tarım arazileri kavruluyor, küçük göletler çorak toprağa dönüşmüş durumda. Eşme’den Banaz’a kadar birçok kırsal bölgede çiftçiler tarlalarına artık kuyu suyu bile çekemez hale geldi. Hava sıcaklığı değil, ihmalkarlık yakıyor bu toprakları. Çünkü bu kentte uzun süredir su yokmuş gibi değil, su hiç bitmeyecekmiş gibi yönetim sergileniyor. Ve en acısı da, Uşak’ın ana içme suyu kaynağı olan Murat Dağı üzerindeki madencilik ısrarı hala son bulmuş değil.
TEMA Uşak İl Temsilcisi ve Murat Dağı Yok Olmasın Platformu kurucularından Prof. Dr. Barış Metin yıllardır “Su bitecek!” diye haykırıyor. Murat Dağı, sadece dağ değil; Uşak’ın damarlarına hayat pompalayan bir kalp aslında. Ama ne yazık ki, bu kalp yıllardır siyanürle, sondajla, rantla tehdit altında. Bugün geldiğimiz noktada korkulan oldu. Murat Dağı’nda henüz aktif bir maden işletmesi başlamasa da, yürütülen girişimler, doğa tahribatını tetikledi, su kaynakları azaldı, yeraltı rezervleri 300 metreye kadar çekildi. Şehrin gökyüzü hala açık ama toprağı suskun.
Ve tam da böyle bir ortamda, Uşak Belediye Başkanı’nın kameraların karşısına geçip "Suyumuz bitmek üzere" diye açıklama yapması tam anlamıyla trajik. Çünkü aynı belediye başkanı, göreve geldiğinden bu yana kentte ciddi bir içme suyu altyapısı hamlesi başlatmak bir yana, çoğu zaman şehir dışında veya yurt dışındaki programlarla meşgul. Şehirde kalmadığınız bir yerin susuzluğunu nasıl fark edeceksiniz?
Bugün Uşaklılar susuzluktan dert yanarken, belediyeden hâlâ ulaşım projeleri, tramvay çizimleri, gösterişli görseller, kent estetiği sunumları geliyor. Oysa bir şehirde önce su akar, sonra tramvay. Şehir içi ulaşım projeleri elbette önemlidir ama önceliğin sıralaması hayati olmalı. Susuz bir kentte ray döşemenin anlamı nedir? Ya da “yeşil alan projeleri” susuz kalınca neyi yeşerteceksiniz?
Peki ya Devlet Su İşleri? Uşak’ta kuruyan göletleri gören herkesin aklındaki o yalın soru hâlâ yanıtsız: Neden bu kentte kuruyan her göletin yerine alternatif bir gölet yapılmadı? Neden yeni su kaynakları yaratılmadı? Yalnızca “tasarruf edin” diyerek bu krizi yönetmek mümkün değil. Yeni göletler, su transfer projeleri, arıtma sistemleri, yeraltı barajları gibi kalıcı çözümler ne zaman gündeme gelecek?
Ve belki de en çarpıcı sessizlik, Uşak milletvekillerinden geliyor. Şehrin temsilcileri, bugün yaşanan susuzlukla ilgili ne düşünüyor? Uşak’a bugüne dek içme suyu altyapısı, gölet, baraj, arıtma sistemi gibi hayati yatırımlar konusunda hangi somut girişimlerde bulundular? Meclis’te Uşak’ın susuzluğunu kim gündeme taşıdı? Uşak halkı bunu bilmek istiyor. Çünkü bu kent sadece seçim zamanlarında hatırlanacak bir oy deposu değil; her gün su isteyen, çözüm bekleyen bir yaşam alanı.
Bu noktada artık sadece çevrecilerin değil, her duyarlı yurttaşın sorması gereken sorular var. Çünkü bu susuzluk yalnızca bir doğa sorunu değil; bir yönetim ve temsil sorunudur. Bugün alınmayan kararlar, yarın şehirleri yaşanmaz hale getirecek. Uşak artık geleceğini bekleyemez.
Musluklardan akması gereken sadece su değil; aynı zamanda sorumluluk, vicdan ve temsil hakkı da olmalı. Su bir lütuf değil, haktır. Murat Dağı bir manzara değil, hayattır. Bu şehirde önce yaşam korunmalı, sonra yatırım yapılmalı. Çünkü yaşanmayan şehirde tramvay da, park da, festival de sessiz kalır…