İlimizde tarihi koruma çalışmaları kapsamında yetmişli yıllarda tarihi bina ve yapıları koruma ve daha sonraları yeniden restore ederek hayata döndürülmek üzere 800 çeşitli bina ve iş yeri anıtlar kurulu tarafından tescillenmiştir.
Maalesef, Bu tescilleme çalışmalarına İlimizin hafızası olan insanların bilgilerine başvurulmadan, sadece İzmir Anıtlar Bölge müdürlüğünden gelen elamanların çektikleri fotoğraflarla bu kararlar alınmıştır.
Halbuki ilimizde gayri Müslüm nüfusun yaşadığı evlerinin dışın da sadece birkaç Müslüman halka ait taş ev vardı. Diğer evlerin neredeyse hepsi ya ahşap ev, yada kagir yapıya sahipti. İlimiz iki nedenle bilinen büyük yangılar sonucu neredeyse oturacak ev kalmamıştır. 1894 yılında yaşana Büyük Uşak yangınında Şehrin en önemli yerleşim yeri olan Ulucami civarındaki ve Aybey Mahallesi tarafındaki evlerin Büyük bir çoğunluğu yanmıştır. Uşakta eski binaları neredeyse ortadan kaldıran diğer yangında, Yunan kuvvetleri kaçarken çıkardıkları büyük yangındır. Bunun sonucunda ilimizde neredeyse taş binaların dışında bina kalmamıştı. Onlarında birçoğu yanmış sadece taş duvarları kalmıştı.
Tarihi bina özelliği taşımadığı halde birçok derme çatma şeklinde binaların yapılması ve yıllık bakımları yapılmamış olması nedeni ile eskimiş çok sayıda ev ve iş yeri sanki tarihiymiş gibi gelen ekipler tarafından algılanmış ve ilimizin geleceği sorunlara terk edilmiştir.
Bu sorunlar nedir? Birçok sorun hakkında konuşabiliriz, ama biz en önemli birkaç başlıktan bahsedelim;
Uşak evlerimiz o zamanlar, Aybey tepesine yaslanan ve kendine yeter ev alanı ve hayat dediğimiz bir bahçeye sahip evlerin olduğu yerdeydi. O günlerde bu yerlerde, İmar düzenlemesi yapılarak araç geçişlerinin rahat olduğu ve bunların park alanları ile yeşil alanların belirlendiği yerleşim planları yapılması gerekirken, İlimiz yaşayanlarının ve Ülkemiz insanların ihtiyacı olan bitkisel üretimlerin yapıldığı alanlar neredeyse talan edilircesine imara açıldı. İlimiz yaşayanlarının Her türlü sebzesini gidip bahçıvanın bahçesinden alma imkânı böylece elinden alınmış oldu.
Bu imar değişiklikleri sadece İlimizin tarım üretimini etkilemedi Bu değişiklikler sonucunda ilimiz enterlantı (yerleşim alanı) son şekliyle Beş milyon nüfusa göre yapılmıştı. Böylece şehir düzenli bir alan veya bir çember genişlemesi şeklinde yerleşkeye açılmayınca ilimiz yerleşkesi dağınık bir hale gelmiştir. Bu da bizi daha pahalı belediye hizmetleri almaya ve şehir merkezini de sıklıkla su taşkınları yaşamaya mahkûm etmiştir.
Tarihi korumak nasıl olur? Diye bir soruya cevap vermek için en kestirme yol bence Yerin üstünden önce yerin altından dolayı yani yerin altında birçok tarihi yapının bulunması nedeni ile sit alanı olarak tescillenmiş şehir merkezindeki yerler yerleşkeye açılmamakla olur. 1946 larda O zamanlar Kütahya milletvekili olan Rahmetli Menderes O günlerde Kütahya’nın ilçesi olan ilimize Gediz’le, Uşak arasına Azot sanayini kurmak amacı ile incelemelerde bulunmak üzere Uşak’ımıza geliyor. Fransız mimari tarzı ile yapılan Baha otelinde kalıyor. Tatsız olaylar yaşıyor derdest Uşağı terk ediyor. İşte, seksenli yılların ikinci yarısında bu tarihi Otel binasını yıkmamakla , diye cevap vermekle olur.
İlimizin yeniden bir tarih tespiti yapılarak eğer, Tarihi değilse bina ve iş yerlerinde yapı izni verilmeli. Bu gün yerleşkeye açılan sit alanı denilen yerler gibi yanlış belirlenmiş sit alanları varsa yeniden düzenlenmelidir.
Sağlık ve Mutluluk içinde kalın.