Edinburgh Üniversitesi ve King’s College öncülüğünde yürütülen uluslararası bir araştırma ekibi, 29 farklı ülkeden 5 milyondan fazla kişinin genetik verilerini analiz etti. Daha önce genetik çalışmalar ağırlıklı olarak Batılı ve ekonomik olarak daha iyi durumda olan toplulukları kapsarken, bu geniş çaplı araştırma daha çeşitli bir örneklem içererek yeni genetik risk faktörlerinin tespit edilmesini sağladı.
Depresyonla İlişkili 700 Genetik Varyasyon Keşfedildi
Cell dergisinde yayımlanan araştırmada, bireylerin genetik kodlarında depresyonla bağlantılı 700 farklı varyasyon belirlendi. Bu varyasyonların yaklaşık yarısı daha önce depresyonla ilişkilendirilmemişti. DNA’daki bu küçük değişimlerin, özellikle duyguları kontrol eden beyin bölgelerindeki nöronlarla bağlantılı olduğu tespit edildi. Özellikle Afrika, Doğu Asya, Hispanik ve Güney Asya kökenli bireylerin dahil edilmesiyle 100 yeni genetik farklılık ortaya çıkarıldı. Her bir genetik varyasyonun etkisi tek başına küçük olsa da, birden fazla risk faktörüne sahip bireylerde bu etkilerin birleşerek depresyon riskini artırabileceği belirlendi.
Yeni Tedavi Seçenekleri İçin Potansiyel Kapılar Açıldı
Araştırmacılar, elde edilen bulguların farklı etnik gruplarda depresyon riskini daha doğru tahmin etmeye ve daha çeşitli tedavi seçenekleri geliştirmeye yardımcı olabileceğini ifade etti. Çalışma kapsamında depresyon riskiyle ilişkili 308 gen belirlendi ve 1.600’den fazla ilaç bu genler üzerindeki etkileri açısından incelendi.
Antidepresanların yanı sıra, kronik ağrı tedavisinde kullanılan bazı ilaçların da depresyonla bağlantılı genler üzerinde etkili olabileceği ortaya kondu. Ancak, bu ilaçların depresyon tedavisindeki potansiyel kullanımını doğrulamak için daha fazla araştırma ve klinik deney yapılması gerekiyor.
Bu geniş çaplı çalışma, depresyonun genetik temellerine dair daha kapsayıcı bir bakış açısı sunarken, gelecekte daha kişiselleştirilmiş ve etkili tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlayabilir.