Uşaklı Başarılı Resim öğretmeni Bircan Demirtaş, bu haftaki sanat köşesinde İstanbul’un simgelerinden biri olan Kız Kulesi’ni konu alan 70 × 100 boyutlarındaki el yapımı tablosunu sanatseverlerle buluşturdu. Demirtaş’ın bu özel eseri, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda İstanbul’un tarihi dokusunu ve halk arasında anlatılan efsaneleri de derinlemesine bir şekilde yansıtıyor. Demirtaş, eserinde kullandığı empresyonist teknikle şehre ve Kız Kulesi’ne olan bakış açısını izleyicilere aktarıyor.
Demirtaş, tablosunda İstanbul’un meşhur Kız Kulesi, Süleymaniye Camisi ve şehri çevreleyen manzaraların birleşimini sanatsal bir şekilde ele aldı. Tabloda mavi, lacivert ve turkuaz tonlarıyla gökyüzü ve denizin geçişleri dikkatle işlendi. Özellikle Kız Kulesi’nin bulunduğu denizin alt kısmında yoğun yansımalara yer verildi. Ön plandaki sarmaşıklar, güneş ışınlarıyla birleşerek yeşil tonlarını derinleştiriyor ve duvarlardan aşağıya doğru sarkarak görsel bir derinlik yaratıyor. Tabloda yer alan tekne de sarmaşıkların ve doğanın etkisiyle göz alıcı bir şekilde resmedilmiş, teknenin içindeki sarmaşıklar ise ön ve arka plan arasında mükemmel bir geçiş sağlıyor. Arka planda, İstanbul’un siluetini oluşturan Süleymaniye Camisi, bulanık bir şekilde arka fonda resmedildi. Bu detay, tablonun genelinde Kız Kulesi’ni daha da belirgin kılarken, eserin sakin atmosferine de bir katkı sağlıyor.
Bircan Demirtaş, tablosuyla birlikte Kız Kulesi’nin tarihine dair önemli bilgiler de sunuyor. Demirtaş yaptığı açıklamada; “Kız Kulesi, M.Ö. 5. yüzyılda bir gümrük noktası olarak inşa edilmiştir ve Karadeniz’den gelen gemilerin denetimini sağlamak amacıyla kullanılmıştır. 12. yüzyılda, Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos tarafından savunma amaçlı olarak yeniden inşa edilmiş ve günümüze kadar çeşitli restorasyonlardan geçerek ulaşmıştır. Osmanlı döneminde de birçok kez restore edilen kule, 1998 yılında başlayan restorasyon çalışmalarının ardından 2000 yılında turizme açılmıştır” şeklinde konuştu.
Demirtaş, Kız Kulesi'nin tarihi sürecini sanatseverlerle paylaşırken, kulenin halk arasında anlatılan efsanelerine de değinmiştir. Demirtaş; “Kız Kulesi’ne dair en bilinen hikayelerden biri, Galata Kulesi ile arasında geçen aşk hikayesidir. Rivayete göre, iki kule birbirlerine âşık olurlar ancak İstanbul Boğazı aralarındaki en büyük engel olur. Bu efsane, İstanbul’un tarihindeki sembolik yapıları, aşkla ve tutkuyla buluşturur. Bir diğer ünlü efsane ise "Prensesin Efsanesi"dir. Bu hikâyeye göre, Kral, kızının bir yılan tarafından sokulup ölümünden korkarak onu denizin ortasında bir kuleye kapatır. Ancak bir gün gönderilen üzüm sepetinde bir yılan prensesin ölümüne sebep olur. Kral, üzüntüsünü dindirmek için kızına demirden bir tabut yaptırır ve Ayasofya'nın giriş kapısının üzerine yerleştirir. Ancak efsaneye göre, prensesin ölümünden sonra bile yılan, tabutun üzerinde iki delik açarak prensesin ruhunu takip eder” sözlerini kullandı.
Bircan Demirtaş’ın eseri, sadece Kız Kulesi’ni ve İstanbul’un simgesel yapısını resmetmekle kalmıyor, aynı zamanda İstanbul'un derin tarihi ve mitolojik katmanlarını da gözler önüne seriyor. Tabloyu incelediğinizde, gökyüzü ve denizin iç içe geçtiği yansımalarda, bir anlamda Kız Kulesi’ni çevreleyen efsanelerin yankılarını duyabilirsiniz. Kız Kulesi’nin hem bir fiziksel yapı hem de bir kültürel simge olarak İstanbul’a olan katkısını anlatan bu çalışma, sanatseverleri şehrin tarihine, ruhuna ve efsanelerine derinlemesine bir yolculuğa çıkarmaktadır. Demirtaş’ın empresyonist teknikle yaptığı bu tablo, yalnızca bir sanat eseri olmanın ötesine geçiyor. Tablodaki canlı renkler ve dikkatlice işlenmiş detaylar, izleyicilere İstanbul’un tarihini, efsanelerini ve kültürünü yeniden hatırlatıyor.