Afyonkarahisar Pedagoji Merkezi Psikolojik Danışman ve Aile Danışmanı Tuba Çavaş, özelikle son günlerde yaşanan çalkantılı süreçler ülke genelinde yoğun duygulara sebep olduğunu ifade etti. Çavaş, “Biz ise ruh sağlığı uzmanları olarak bu yoğun yaşanan duyguları kendimiz tarafından kontrol altına alamaz isek çeşitli ruhsal sıkıntılara yol açabileceğini biliyoruz. Depresyon gibi, takıntılı düşünce ve davranışlar gibi, tükenmişlik hisleri gibi… Benim de bu dönemlerde yaşadığım mutsuzluk ve kaygılar neticesinde bireylerin düşünce ve davranış örüntülerindeki kontrol mekanizmamıza değinmek istiyorum. Tüm bunu yaparken psikoloji biliminin yanında damarlarımızda dolaşan asil kanın, vatan sevgimizin ve de hür yaşantıya olan bağlılık ve alışkanlığımız üzerinden ele almak istiyorum. İki farklı doğru mevcuttur. Birincisi mutlak doğru, ikincisi ise genel geçer, kişiye göre değişen doğrudur” dedi.
İnsanlara mutlak doğruların çocukluk yaşantılarından itibaren kurallar neticesinde öğretildiğini vurgulayan Çavaş, şöyle devam etti:
“Genel geçer doğruları ise yaşantılarımız, tecrübelerimiz üzerinden öğreniriz. Bugünkü durumumuzda mutlak doğrularımızla çatışma içerisindeyiz ve bu bizde yoğun mutsuzluk, kaygı ve hatta bazı alanlarda depresyona sebep olmaktadır. İşte böyle durumlarda beynimizin temel yapılarından amigdala “savaş ya da kaç” tepkisi oluşturur. Bizler bu tarz tetikleyici durumlarda ya umutsuzluğa kapılıp kaçmayı tercih ederiz ya da umutla o durumla mücadele etmeyi. Ben burada mücadele etmeyi yani Umut’u konuşuyor olacağım.
Peki nasıl? Öncelikle tıpkı tipik bir problem çözümleme aşamaları gibi, herkes kendini tanımalı neyi isteyip neyi istemediğinin farkında olmalı. Değerlerini, bağlı bulunduğu şeyleri gözden geçirmelidir. Sonrasında bu aklındakiler şu an yaşadıklarıyla örtüşüyor mu buna bakmalıdır. Örtüşüyorsa güzel, aynen devam. Fakat örtüşmüyorsa bu durum için neler yapabilirim aşamasına geçilir. Bu bireysel düzlemde kendine iyi gelecek ortam ve kişilerle vakit geçirmek, hobi edinip onlarla ilgilenmek, katkı sağlayacağını düşündüğü toplum yapılanmalarıyla iş birliği yapmak olabilir. Biz insanlar çoğu zaman duygu ve düşüncelerimizle hareket ederiz. Bu yüzden de bazen olumsuz kısır döngüden kurtulamayız. Biz bilişsel davranışçı terapi nezdinde biliyoruz ki bazen de zorla da olsa davranışsal anlamda kendimizi bir şeye itebilirsek ardından duygu ve düşüncelerimizde o düzlemde iyi oluşa ulaşacaktır.
Yani yaşadığımız mutsuzluklara takılıp kalmak yerine bazen de harekete geçmeliyiz. Tüm bu söylediklerimi toparlayacak olursam. Bizler özellikle yaşadığımız güzel vatanımız adına bireysel anlamda iyi oluşumuzu sağlam tutup toplumsal iyilik haline ulaşmalıyız. Ve hep söylerim, ben insanın özünde iyi doğduğuna inanan biri olarak toplum insanlarımızdan, insanlığımızdan umutluyum. Tıpkı Ulu Önderimiz Atatürk’ün dediği gibi “İnsanlar umut ettikleri sürece yaşarlar” ve yine dediği gibi muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.”