Cumhuriyet Halk Partisi Uşak Milletvekili Dr. Ali Karaoba, hükümetin uyguladığı politikaların, Türkiye’yi dışa bağımlı bir ülke haline getirdiğini ve üretimin öldürülmesinin ekonomik krizi derinleştirdiğini vurguladı. Konuşmasında, Türkiye'nin 22 yılda geldiği noktayı ele alarak, “Ülkemiz 22 yılda, ‘üretimi öldür ki yandaş yaşasın’ noktasına getirecek kadar bir hâl aldı” ifadelerini kullandı. Bu sözleriyle hükümetin üretimden uzaklaşarak, yalnızca çıkar gruplarını koruyup beslediğini savundu.
Karaoba, Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki bütçe görüşmelerine atıfta bulunarak, burada hükümet yetkililerini dinlerken şaşkınlık içinde kaldıklarını belirtti. “Sanki başka bir ülkede yaşıyoruz” diyerek, hükümetin dışa bağımlı, üretimden uzak bir ekonomik model izlediğini söyledi. Bu modelin sonucunda, Türkiye'deki üretimin öldüğünü ve vatandaşların büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldığını vurguladı. Özellikle, hükümetin dışarıdan gelen gıda maddeleri ile ilgili yaptığı uygulamalara dikkat çekerek, Uruguay’dan et ithalatı yapılmasına ve Avrupa ülkelerinde çürüyen meyve ve sebzelerin Türkiye’de tüketiciye sunulmasına karşı çıktı.
Karaoba, bu uygulamaların Türk çiftçisini ve üreticisini yok sayan bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Karaoba, bütçenin en büyük yükünü oluşturan faiz ödemeleri konusunda da eleştirilerde bulundu. 2025 yılı bütçesinde faiz giderlerinin 1,9 trilyon TL olarak öngörüldüğünü belirten Karaoba, bu oranın milli gelire oranla tarihinin en yüksek seviyesinde olduğunu ve bunun, ülkenin ekonomik geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Faiz ödemelerinin büyüklüğünün, ülkenin üretim kapasitesinin zayıfladığını ve halkın yaşam kalitesinin düştüğünü gösterdiğini vurguladı.
Sağlık alanında da önemli eleştirilerde bulunan Karaoba, Türkiye’deki sağlık sisteminin parasallaştığını ve bu sistemin vatandaşların sağlığını tehdit eder hale geldiğini belirtti. Sağlıkta dönüşüm projelerinin başarısız olduğunun altını çizen Karaoba, özellikle devlet hastanelerinin ve sağlık ocaklarının kapanmasını, hekimler ile hastaların karşı karşıya getirilmesini eleştirdi. Ayrıca, sağlık hizmetlerinin çoğu zaman paraya dayalı hale gelmesinin, halkı zor durumda bıraktığını söyledi. Karaoba, sağlıkta müteahhitlerin ön planda olduğu, hastanelerin inşaatına öncelik verilen bir sistemin, sağlık hizmetlerine ulaşmayı zorlaştırdığını ifade etti.
Karaoba, hükümetin sağlık politikalarının halkın ihtiyaçlarına hizmet etmediğini, aksine sağlık sistemini çıkar gruplarının lehine dönüştürdüğünü öne sürdü. Özellikle, Sağlık Bakanının İstanbul İl Sağlık Müdürü olduğu dönemdeki yönetim anlayışını eleştirerek, "Yeni doğan çocuklarımızı korumaktan bile aciz kişiler sağlık bakanı yapıldı" dedi. Sağlıkta görevdeki isimlerin, vatandaşların sağlığını değil, kişisel çıkarlarını gözeten insanlar olduğunu savundu.
Bütçenin, halkın sağlık ihtiyaçlarını karşılamak için değil, zenginlere ve yandaşlara hizmet etmek için hazırlandığını iddia eden Karaoba, “Bu bütçe 12.500 TL’ye mahkûm ettiğiniz emeklilerimizin, tiroit kanseri olup dokuz ay sonra randevu alan Uşaklı hemşehrilerimizin değil; şehir hastanelerine para yatırarak zenginleşen müteahhitlerinizin, aşı zengini olup vergi ödemeyen milletvekillerinizin bütçesidir” diyerek hükümetin politikalarını sert bir şekilde eleştirdi.
Karaoba, konuşmasında sosyal adaletsizliklere de değindi. Özellikle, liyakatli gençlerin ve sağlık çalışanlarının mülakat sistemi ile elendiğini ve torpille iş bulduğunu belirtti. Bu durumun, toplumsal adaletin ve fırsat eşitliğinin yok olduğu bir sisteme işaret ettiğini söyledi. Bütçenin, işçilerin, emeklilerin, sağlık çalışanlarının ve düşük gelirli vatandaşların ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini belirten Karaoba, bu bütçede halkın, özellikle de zor durumdaki kesimlerin hiçbir yeri olmadığını dile getirdi. Ayrıca, sağlık çalışanlarının iş bırakmalarına ve işyerindeki şiddet olaylarına da dikkat çekerek, bu tür sorunlara karşı hükümetin hiçbir adım atmadığını vurguladı.
Karaoba, bütçenin sadece yandaşlara ve çıkar gruplarına hizmet ettiğini belirterek, "Bu bütçe, 5’li çetelerin bütçesidir" dedi. Bu ifade ile, hükümetin bütçesinin, büyük şirketlere ve zengin kesimlere daha fazla yarar sağladığını, halkın ise bu bütçeden hiçbir fayda sağlamadığını ima etti. Özel sektörle yapılan iş birliklerinin, kamu hizmetlerinin önüne geçtiğini ve bu durumun Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atacağını söyledi.
Karaoba, eğitim ve diğer sosyal hizmetlerle ilgili de sert eleştirilerde bulunarak, Millî Eğitim Bakanlığı’nın cemaat ve tarikatlarla ilişkilerini eleştirdi. Eğitimde fırsat eşitsizliklerinin arttığını, kreşlerin kapatılmasına ve öğretmenlerin haklarının çiğnenmesine de değindi. Özellikle, atama bekleyen öğretmenlerin mağduriyetine ve sarı sendikaların işçi haklarına yönelik olumsuz tutumlarına dikkat çekti.
Son olarak, Karaoba, hükümetin dış politikalarını da eleştirerek, İsrail ile yapılan ticarete, Gazze'deki şehitler için düzenlenen protestoların bastırılmasına ve sokak hayvanlarına yönelik şiddet olaylarına karşı duyarsızlık sergileyen bir yönetim anlayışının hâkim olduğunu söyledi. Bu bütçede halkın yok sayıldığını belirterek, hükümetin halkın taleplerine ve sosyal adalete duyarsız kaldığını ifade etti.
Karaoba’nın konuşması, hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarına yönelik kapsamlı bir eleştiriydi ve özellikle bütçenin halkın çıkarlarını göz ardı eden, çıkar gruplarına yönelik bir bütçe olduğunu vurguladı.