Önlenebilir göz hastalıkları genellikle rutin göz muayenelerinde tespit edilmektedir. Diyabetik retinopati ve glokom gibi göz hastalıkları sinsi ilerleyen ve tespit edilmesi çok zor olan hastalıklar olduğu için uzman göz doktorları tarafından erken teşhis edilerek ilerlemesi önlenebilir. Erken teşhis edilmeyen bu hastalıklar ileri seviyelere geldiğinde ise geri dönüşü olmayan görme kayıplarına yol açmaktadır. Şaşılık gibi bazı göz hastalıklarının tedavisi de çocukluk çağında mümkün olabilmektedir” diyerek 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde erken teşhis ve tedavinin önemine vurgu yaptı.
Görme Engelli Birey Yoktur Görme Engelli Aile Vardır
Görme engelli bireylerin yaşam boyu bakıma muhtaç hale geldiğini, bu sebeple yalnızca kendilerinin değil ailelerinin de engelli hale geldiğini belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Burak Erden, “Dünya genelinde çok sayıda insan önlenebilir sebeplerden dolayı görme kaybı hatta körlük ile yaşamak zorunda kalıyor. Bu körlüklerin birçoğu erken teşhisle engellenebilir ancak geç kalınmış vakalardır. Erken teşhis edilmeyen bazı göz hastalıkları, kalıcı görme kayıplarına veya körlüğe yol açabilmektedir. Bu hastalıkların başında diyabetik retinopati ve glokom gibi rahatsızlıklar geliyor. Ancak düzenli göz muayeneleri ve erken teşhisle, bu hastalıkların sebep olduğu görme kayıpları büyük ölçüde önlenebiliyor. Ülkemizde diyabet hastalarının büyük bir kısmı semptomlar görülmeye başladıktan sonra göz doktoruna başvuruyor” dedi.
Diyabet Önlenebilir Körlüklerin Bir Numaralı Sebebi
Diyabetin, vücutta kan şekeri seviyesinin bozulmasına neden olan ve zamanla birçok organda kalıcı hasarlara yol açabilen bir hastalık olduğunu söyleyen Doç. Dr. Burak Erden, “Diyabetik retinopati, diyabet gözlerdeki damar yapısına zarar vererek retina dokusunun bozulmasına yol açar. Yaşa bağlı makula dejenerasyonu yani sarı nokta hastalığı ve diyabetik retinopati dediğimiz şekerin sinir dokularına yaptığı hasarlar ileri yaş görme kayıplarının yüzde 82’sinin nedenidir. Erken dönemde yapılan göz muayeneleri ile retina hasarları tespit edilebilir ve tedavi ile görme kaybı engellenebilir. Bu nedenle diyabet tanısı alan bir hastanın mutlaka göz hastalıkları uzmanına muayene olması gerekmektedir” uyarısında bulundu.
Glokom Görmenin Sinsi Hırsızıdır
Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokom hastalığının körlüğe neden olabildiğini ifade eden Doç. Dr. Burak Erden; “Göz içindeki basıncın yükselmesi sonucu optik sinirlerin hasar görmesine neden olan glokom, başlangıç aşamasında herhangi bir belirti vermez; zamanla, görme kaybı başlar ve tedavi edilmezse körlüğe kadar ilerleyebilir. Göz hekimleri tarafından “sinsi” olarak ifade edilen hastalık erken teşhis edilmezse çok üzücü sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Glokomun en tehlikeli özelliği, görme kaybı başladıktan sonra artık meydana gelen görme kaybının geri dönüşünün mümkün olmamasıdır. Glokom hastalığı da genelde rutin göz muayenelerinde teşhis edilmektedir. Erken tanı almış bir glokom hastasının görme seviyesinin korunması mümkündür. Glokom tedavisinin amacı hastanın görme seviyesini korumaktır” diyerek bu sinsi hastalığa karşı erken tanının önemini vurguladı.
Katarakt’ın Tek Tedavisi Ameliyattır
Kataraktın göz içinde bulunan doğal, şeffaf lensin zamana ve çevresel faktörlere bağlı olarak bulanıklaşması ve net görüşü engellemesi olduğunu dile getiren Doç. Dr. Erden; “Katarakt en fazla yaşlılarda görülse de her yaşta, hatta doğumla bile olabilir. Göz yaralanmaları, diyabet, kortizonlu ilaç kullanımı ve metabolizma hastalıklarında da katarakt sık görülür. Başlangıçta katarakt görmeyi çok fazla etkilemez. Zamanla görme şikayetleri artar. Bu süreç bazen aylar, bazen de yıllar alır. Kişi günlük aktivitesini yapmakta zorluk yaşamaya başladığında göz doktoruna başvurur. Yaşa bağlı kataraktları önlemek de mümkün değildir. Kataraktın ilaçla tedavisi yoktur, tek tedavisi ameliyattır. Günümüz teknolojisinde, katarakt tedavisinde kullanılan akıllı mercekler ile hayatın son anına kadar net görüş mümkün olabilmektedir” şeklinde konuştu.
50 Yaş Üzerinde Sarı Nokta’ya Dikkat
Genellikle 50 yaş üzerinde görülen sarı nokta hastalığının da görme kaybına yol açtığı bilgisini veren Doç. Dr. Erden; “Yaş ve genetik faktörlerin yanında sigara kullanımı ve obezite bu hastalığa neden olan faktörler arasında yer almaktadır. Ülkemizde oldukça sık görülen Sarı nokta hastalığı 'makula' adı verilen görme noktasında ortaya çıkarak merkezi görmeyi bozmaktadır. Kişinin baktığı bölgedeki yeri net görememesi, renkleri soluk görmesi, baktığı bölgede karanlık alanlar görmesi, düz çizgilerde eğrilik veya yamulma görülmesi, sarı nokta hastalığının belirtileri arasındadır. Daha ileriki noktalarda ise kişide ciddi görme kayıpları olmaktadır. Bu kişiler, sofrada kendi yemeklerini yiyemez hale gelebilmekte, okuma ve yakın görmede ciddi problemler yaşamaktadır.
50 yaş üzeri kişilerin retina muayenesi de göz muayenelerinin içerisinde olmalıdır. Sarı nokta hastalığı erken dönemde fark edilirse ve enjeksiyonlara hızlı başlanırsa, görme kaybının ilerlemesi önlenebiliyor. Görme seviyesinde artış sağlamak da mümkün olabiliyor.
Sarı nokta hastalığından korunmak için güneş gözlüğü kullanımı ve beslenme önemli. Sarı nokta hastası eğer obez ise, mutlaka kilo vermeli, yeşil sebzeler ve omega3 içeren besinler tüketilmeli. kardiyovasküler hastalığı varsa, bu hastalıkların tedavi edilmesi, kişi sigara kullanıyorsa mutlaka sigarayı bırakması gibi bir dizi önlemler alması ciddi önem taşıyor. Özel ultraviyole filtreli güneş gözlükleri kullanması gerekiyor” diyerek önemli bilgiler paylaştı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı