30-40 yıl öncesine kadar komşuluk ve akrabalık ilişkilerinin daha samimi olduğunu, günümüzde artık insanların birbiriyle iletişim kurmadığını belirten Uşak Barosuna kayıtlı Avukat Güven Özkan, yaptığı açıklamada; “30- 40 yıl öncesinde bugünden çok farklıydı hayatımız. ‘Küçüklerimizi korumak’ ve ‘büyüklerimizi saymak’ gibi bir yasamız vardı. Ailemize, komşularımıza, öğretmenlerimize ve hatta hiç tanımadığımız büyüklerimize asla saygısızlık etmezdik. Ve korunurduk kötülüklerden, kötülerden. Ayrımcılık yoktu, kimsenin etnik ya da dini kimliğini bilmezdik, merak da etmezdik, hatta öyle bir şey olduğunun farkında bile değildik. Mahallemizde, sokağımızda, apartmanımızda herkes birbirini tanırdı. Birine bir şey olduğunda bütün mahalle, sokak ya da apartman kıt kaynaklarıyla yardım etmek için seferber olur, sıkıntıyı gidermek için yarışırdı. Düğün ya da cenaze fark etmez, acılarda ve sevinçte herkesin gönülden katılımıyla ortaklık sağlanırdı. Şimdi apartmanda ya da sitede karşı komşuyla tanışmıyoruz. Birinin ölümünden veya hastalığından aylar sonra haberdar oluyoruz. Gerek ekonomik gerekse sosyal nedenlerle içimize kapandık, kabuğumuza çekildik. Tüketim toplumu, toplumumuzu da tüketiyor” dedi.
Geçmiş günlerde de geçim sıkıntısı ve sosyal sıkıntıların olduğunu ancak bir yandan da insanlar arasında dayanışma olduğunu ifade eden Uşaklı Özkan; “Bir baba tek maaşla hem kira öder hem aynı anda 3-4 çocuğunu okutur hem de evinin geçimini sağlardı. Ama sıkıntısını dışarı vurmazdı. Çoğu zaman onurlarına yediremezlerdi birinden borç istemeyi, ama istediğinde ise imkânı olan olmayana destek verirdi. Kredi kartı, banka kredisi yoktu ama akrabalık ve arkadaşlık ilişkileri çok kuvvetliydi. Paylaşmak önemliydi, bencillikse çok kötüydü, büyüklerimiz bize öyle öğretmişti. Zengin zenginliğinin, fakir de fakirliğinin konuşulmasından rahatsız olurdu. Elbette o zamanlarda da kötü insanlar vardı, kötülük vardı, kavga-gürültü vardı ama boyutu bugünkü kadar büyük değildi. Yılda bir ya da iki kez yaşanan korkunç bir cinayet gazetelerin üçüncü sayfasında günlerce yayınlanır ve ilgiyle takip edilirdi. Oysa bugün türlü türlü cinayetler hemen her gün yaşanıyor ama ateşin düştüğü yer dışında kimsenin ilgisini çekmiyor. Elbette o zamanlarda da hırsızlık vardı, dolandırıcılık vardı ama bugünkü gibi yaygın değildi. Artık dolandırıcılar hayatımızın içinde, telefonda, sokakta, işyerinde, otobüste, metroda, her türlü kılıkta, her an karşımıza çıkacak kadar yakın” şeklinde konuştu.
Teknolojinin gelişmesiyle yüz yüze olan iletişimin azaldığına değinen Özkan; “Teknoloji bugünkü kadar gelişmiş değildi, en yaygın iletişim şekli ‘yüz yüze’ yapılan iletişimdi. Malûm, duygu ve düşünceler, en iyi yüz yüze iletişimle aktarılabiliyor, şimdiki gibi emojiyle değil. Çok bilinen bir söz vardır: ‘Dünya bize büyüklerimizden miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık’ diye. Çevrenin bugünkü anlamı oluşmamıştı, bugünkü kadar çevre bilincimiz yoktu ama çevreyi de bugünkü kadar kirletmiyorduk. Merhametliydik, insan sevgisi kadar hayvan sevgimiz de engindi, bugünkü gibi bir kedi ya da köpek yavrusunun patilerini kesmek, yakmak ya da öldürüp çöpe atmak kimsenin aklından bile geçmezdi. Bugün; yasaların, dinin, ahlakın, normların, geleneklerin, örf ve adetlerin, ayıp, günah, kötü olarak saydığı, yasakladığı ne varsa onu iliklerimize kadar yaşıyoruz. Hayatımız hoyrat, kaba, saygısız bir yapıyla kuşatılmış durumda. Biz böyle değildik. Doğruyduk, yine olmalıyız. Çalışkandık, yine olmalıyız. Onurluyduk, yine olmalıyız. Mutluyduk, yine mutlu olmalıyız. Çünkü insanız, hak ediyoruz” ifadelerini kullandı.