Uşaklı araştırmacı Ömer Aşcı dikkatleri çeken bir araştırma yaptı. Osmanlının İstanbul’un fethine ilgisi tâ kuruluş yıllarında başlamıştı. İlk ciddi muhasara 1395 yılında Yıldırım Bayezid tarafından yapılmış, ancak Haçlı kuvvetlerinin Balkanlar’a girdiği haber alınınca muhasara kaldırılmıştı. Bayezid’ın 1400 yılı baharında başlattığı muhasara da Timur’un Anadolu’ya girmesi üzerine sona erecekti.
Sultan Mehmed Han genç yaşında Müslümanların 8 asır hayâlini kurduğu fethi, 29 Mayıs 1453 yılında gerçekleştirerek bir çağı açıp bir çağı kapattı.
“Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır.” hadisinde geçen o kutlu ordu da Uşak ilinden kaç asker vardır?
Ege Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Ömer Bıyık’ın “Fatih Mehmed Devri Anadolu Vilâyeti Müsellem ve Piyâde Defterleri “isimli çalışması sorumuz için önemli bir kaynaktır. Esasen üç ayrı defterin biraraya getirilmesinden oluşturulmuştur.
- 1462 Tarihli Anadolu Vilâyeti Canbazları ile Karahisar-ı Sâhib Müsellemleri Defteri
- 1457 Tarihli Kütahya Müsellemleri Defteri
- Fatih Devri Aydın Sancağı Piyâdegân Defteri
Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde ilk maaşlı hassa kuvvetler ve profesyonel ordu olarak bilinen yaya ve müsellemler, ocaklar halinde teşkilatlanan ve savaş zamanında orduya katılan, barış dönemlerinde ise tasarruf ettikleri çiftlikleri ekip biçen askerin piyade sınıfını oluşturmaktadır. Bu piyade sınıfı teşkilatın kurulduğu ilk dönemlerde Anadolu'da gönüllü Türkmen yörükler arasından seçiliyordu .
- yüzyılın ortalarına kadar savaşlarda muharip unsur olarak görev yapan bu sınıf, İstanbul'un fethinin ardından gelen imparatorluk döneminde harpçi özelliğini kaybedip daha çok yol, köprü ve kale inşaatı, nakliyat, tersane ve madencilik alanlarında geri hizmetlerde çalıştırılacaklardır.
O dönemde Uşak kazası Kütahya Sancağına bir yerleşimdir. Ve Uşak kazası Banaz ve Göbek nahiyeleri(Kasabaları)nden oluşmaktadır. Karahallı ve Sivaslı köy hükmündedir. Eşme Saruhan(Manisa) sancağına bağlıdır ve dolayısıyla hesap dışıdır. Böylelikle Uşak müsellemleri 3 nâhiyede teşkilatlanmıştır.
Uşak Merkez kazaya bağlı 10 köyde 19 müsellem çiftlik ve 94 nefer bulunmaktadır. Gavur-viran Köyü 7 müsellem çiftliği ve 38 nefer ile ilk sıradadır.
Uşak Merkez
Banaz müsellemleri 7 köy ve 9 çiftlikte 44 nefer olarak kaydedilmiştir. Dumlupınar ilçesi o dönemde Banaz nahiyesine bağlı bir köy olarak görülmektedir.
Banaz
Ulugöbek(Ulubey) müsellemleri 4 köy ve 4 çiftlikte 24 nefer olarak kayda geçmiştir. Sivaslı Ulugöbek nahiyesine bağlı bir köy olarak görülmektedir.
Bunlara ek olarak Uşak-Kütahya arasında yerleşik hayata geçmemiş konar-göçer yörük cemaatlerinden 55 birlik meydana getirilmiş 392 nefer kaydedilmiştir.
Yörükler
Fatih Sultan Mehmed Kanunnâmesine göre 1000 ile 3000 akçe arasında yıllık geliri olan sipahinin sefere cebe(zırh) ile, 3.000 akçe ve üzerindeki gelire sahip olanların ise bürümeli olarak sefere katılması emredilmiştir. Türkçe “bürünmek, sarınmak” fiilinden türeyen bu terimin cebeden daha önemli bir zırh çeşidi olduğu anlaşılmaktadır .
Mart 1453’e kadar İstanbul’u ele geçirme hazırlıklarını Edirne’de tamamlayan II. Mehmed, bahar mevsimi ile (Mart ayından sonra) birlikte Konstantiniyye üzerine yürümeye hazır hale gelmişti. Konstantiniyye’yi kuşatma zamanı gelmişti. Öncelikli olarak yolun temizlenmesi, emniyetinin sağlanması, topların ve ağır malzemelerin nakli için bazı tedbirlerin alınması gerekiyordu.
Çok fazla sayıda yük hayvanına, arabalara ihtiyaç duyulacaktı. Binlerce deve, katarlar halinde Edirne etrafında yığılmaya başlanmış, arabaları ve topları çekecek mandalar Trakya ve Rumeli’den temin edilmiş, ordunun geri hizmet kıt’aları olan yaya ve müsellem grupları istihkam meselelerini halletmek üzere sevk edilmişti. En önemli iş, kuşkusuz topların taşınmasıydı. Bunları çekecek mandalar, barut ve gerekli malzemeyi taşıyacak arabaların bir an önce yola çıkarılması gerekiyordu.
53 gün süren kuşatmanın sadrazamı ünlü Çandarlı sülalesinden Halil Paşa’dır. Bu sülale kuruluş yıllarından 1453 yılına kadar çeşitli dönemlerde Osmanlı erkine sadrazam yetiştirmiş ve saraya damat olma mertebesine erişmiş köklü bir Türkmen ailesidir.
Fatih Sultan Mehmed ümera ve uleması ile şehre girdi. Fetih esnasın da harap olan surların onarılması ve şehrin yeniden düzenlenmesi işiyle, İstanbul Subaşılığına getirdiği Süleyman Bey'i görevlendirmişti. Bu arada müsellem ve yaya sancak beylerine, hendeklerin temizlenmesi emredilmişti.
Artık Fatih Sultan Mehmed, Doğu Roma’nın fatihi sıfatı ile onun gerek varisi olmuştu.İmparatorluk merkezini ele geçirmesi sebebi ile çağdaş bazı Bizans tarihçileri onu “Roma İmparatoru” olarak nitelendirmişlerdi. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un başkent olmasında karar verdi.
Editör: Uşak Haber Gazetesi