Manşet

Prof. Dr. Metin, “Altınla Gelecek Kurulmaz, Su Hayattır!”

(ÖZEL HABER) - TEMA Uşak Temsilcisi ve Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Barış Metin’den Halk TV’de çarpıcı açıklamalarda bulundu.

TEMA Vakfı Uşak İl Temsilcisi Prof. Dr. Barış Metin, Halk TV’de Seda Selek’in programına katılarak Uşak’ın giderek büyüyen su sorununa ve Kışladağ Altın Madeni’nin etkilerine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Metin, 12 Şubat 2025 tarihinde Uşak İdare Mahkemesi’nde görülen davaya katıldığını hatırlatarak, mahkeme salonunda maden şirketi yetkililerinin yaptığı kritik itirafları kamuoyuyla paylaştı.

Mahkemede su tüketimini itiraf ettiler

Metin, mahkeme sürecine dair şunları anlattı:

“Bizim bu yörelerin anonim bir türküsü vardır: ‘Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar’ diye. Maalesef altın madeni ile ilgili biraz tersinden bir durum yaşıyoruz. Mahkemede doğru söyleyip bugün şaştılar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin haksız yargılama kararı gereği Uşak İdare Mahkemesi’nde 12 Şubat 2025 tarihinde görülen davada ben taraf idim. Dinleyici olarak değil, davanın resmi bir müdahili olarak oradaydım. Benimle beraber Uşak’ın bu konuya duyarlı çevre örgütleri, meslek örgütleri ve kişiler de salondaydı. Yanımdaki sırada Merkez Bankası eski başkanlarından Durmuş Yılmaz ile yan yana oturuyorduk.

Duruşma esnasında altın madeni şirketinin birden fazla avukatı, mahkeme başkanına başvurarak şirketin resmi çalışan yetkililerinin işleyişlerle ilgili açıklama yapmasını talep ettiler. Bizim avukatlarımız buna karşı çıkmasına rağmen mahkeme başkanı bu talebi kabul etti. Bunun üzerine TÜPRAG şirketi, işleyişe dair uzmanlarını mahkeme huzurunda konuşturdu.

Tam da bu esnada su kullanımıyla ilgili teknik personeli söz aldı ve uzun bir açıklama yaptı. Buradan Uşaklı hemşehrilerime açıkça ifade ediyorum: Yaklaşık 50 kişinin bulunduğu bir ortamda, resmi kayıtlara geçmek suretiyle yılda 12 milyon metreküp su kullandıklarını söylediler. Bu, gizli kapaklı söylenmedi. Mahkeme heyetinin önünde, resmi bir duruşmada açıkça beyan edildi.”

Madenin su tüketimi Uşak’ın yıllık ihtiyacına eşit

Metin, söz konusu rakamın büyüklüğünü şöyle ifade etti:

“12 milyon metreküp su, Uşak’ın bir yıllık tüketim miktarının neredeyse tamamıdır. Çünkü Uşak’ın yıllık tüketimi yaklaşık 17 milyon metreküptür. Yani 250-300 bin kişinin tükettiği su kadar bir miktarı, tek başına bir maden kullanmaktadır. Üstelik uzmanlardan aldığımız bilgilere göre bu rakamın daha da üstünde olduğu düşünülmektedir.”

8 Köy Tankerle Su Alıyor, Bu Tam Bir Ekokırım

Metin, madencilik faaliyetlerinin sadece su tüketmekle kalmadığını, toprak ve havayı da kirlettiğini vurgulayarak şu çarpıcı tabloyu ortaya koydu:

“Altın madeni 2005 yılından bu yana faaliyetini sürdürüyor. Hatta 2004’te bu dava sürecine konu olan savunuculuk faaliyetleri başlamıştı. Yani 20 yıldır biz bir çevre felaketiyle, bir ekokırımla karşı karşıyayız.

Şu an bölgede 8 köy – Gümüş, Bekişli, Karacaömer, Katrancı, Küçük İlyaslı, Söğütlü, Karapınar ve Hacı Ali – tamamen susuz kalmış durumda. İl Özel İdaresi tankerlerle bu köylere su taşımaktadır. 2025 Türkiye’sinde köylere tankerle su götürülmesi tam anlamıyla bir ekokırım tablosudur.”

Murat Dağı 20 Milyon İnsanın Su Deposu

Metin, Ulubey’deki kuyulardan çekilen suların Murat Dağı ile bağlantısını hatırlatarak şunları söyledi:

“Altın madeni, Ulubey ilçesi sınırları içindeki aküferlerden yeraltı suyunu çekmektedir. Bu su sistemi Murat Dağı’ndan beslenir. Yani ‘biz daha uzak bir kaynaktan alıyoruz’ demek kandırmacadan ibarettir. Çünkü Murat Dağı yalnızca Uşak’ın değil, Ege Bölgesi’nin ve Porsuk Havzası’nın yaşam kaynağıdır. 20 milyon insanın, sayısız canlının su deposudur. Bu nedenle altın madeni, suyu Ulubey’den de çekse, Murat Dağı’nın başka bir noktasından da alsa; aslında hepimizin ortak yaşam kaynağını tüketmektedir. Üstelik tükettiği miktar, Uşak’ın yıllık su ihtiyacına eşittir. Bu kabul edilemez bir durumdur.”

Hukuki mücadele sürecek

Metin, sürecin hukuki boyutuna da değinerek, “2004 yılında maden açılmaya başlanırken yöre halkı yerel mahkemelere, daha sonra üst mahkemelere dava açtı. ÇED olumlu kararının iptali için iç hukukta sonuç alınamayınca konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. AİHM haksız yargılama kararı vererek dosyayı tekrar yerel mahkemeye gönderdi. 12 Şubat 2025’te Uşak İdare Mahkemesi’nde görülen davada da kanaatimizce eksik incelemeyle karar verildi. Şu an iç hukuk süreci üst mahkemelere taşınarak devam ediyor. Eğer sonuç alınamazsa, dosyayı yeniden AİHM’e taşıyacağız. Hukuki mücadelemiz kanun çerçevesinde sürecektir” ifadesine yer verdi.

TÜRKİYE VAHŞİ MADENCİLİĞİN KISKACINDA

TEMA Temsilcisi Metin, sadece Uşak’ın değil, tüm Türkiye’nin vahşi madencilik tehdidi altında olduğuna dikkat çekti:

“Vakfımızın resmi verilerle hazırladığı haritalara bakıldığında, Uşak ilinin yüzde 80’inin 4. sınıf madenciliğe ruhsatlandırıldığını görüyoruz. Bu, vicdanen ve aklen kabul edilebilir bir oran değildir. Kütahya’da bu oran yüzde 92, Gümüşhane’de yüzde 93’tür. Bugün ülkemiz, vahşi madenciliğin kıskacında bir var olma ve yok olma sürecine girmiştir.”

Biz yaşamak istiyoruz

Metin, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:

“Yetkililere sesleniyoruz: Biz yaşamak istiyoruz. Atalarımız, dedelerimiz yüz yıl önce milli mücadelede bu topraklarda yaşamak için can verdiler. Yüz yıl sonra biz de başka bir biçimde aynı mücadeleyi veriyoruz. Bizim yaşamak için altına değil, suya ihtiyacımız var. Bizi yaşatacak olan altın değil, sudur, topraktır, havadır.