Uşak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Kent Belleği Projesi Sorumlusu Ömer Aşcı, “İç Batı Anadolu’nun en eski tarihli metinleri Hitit dönemiyle başlar ve Frig-Lidya dönemiyle devam eder. Frigya ana tanrıçası Kibele temasta olduğu bütün dinleri etkilemiştir. Kybele’nin pek çok sıfatı olmasına karşın en yaygın olanı Dindymene’dir. Dindymene anlam olarak Dindymos dağının tanrıçası demektir. “Hayvanların Sahibesi”, “Büyük Ana”, “Dağın Anası” olarak adlandırılan Kibele’nin ilk önce Küçük Asya’daki (günümüz Türkiye’si) Yunanlar tarafından benimsendiği, daha sonrasında Yunanistan’ın yer aldığı anakaraya yayıldığı, burayı da Roma’nın takip ettiği anlaşılmaktadır. Kibele, Roma’da daha çok Magna Mater yani “Ulu Ana” olarak anılmaktaydı. Romalılar, Kibele’yi İkinci Pön Savaşı esnasında, savaşın muhtemel olumsuz koşullarının etkisiyle bir kurtarıcı olarak kabul etti” dedi.
Anadolu’da antik dönemde Dindymos ismiyle bilinen üç tane dağ bulunduğuna dikkat çeken Aşcı, “Dağlardan birincisi Frigya’daki Hermos (Gediz) nehrinin doğduğu Dindymene Dağı (Günümüzde Murat Dağı olarak bilinmektedir.), 2. Frigya-Misya sınırındaki Kapıdağ yarımadasındaki Dindymene Dağı (Günümüzde Kapı Dağı olarak bilinmektedir.) ve 3. Eskişehir’in Sivrihisar ilçesindeki Dindymene Dağı (Günümüzde Günyüzü Dağı olarak bilinmektedir.) Kütahya ve Uşak illeri arasında bulunan Murat Dağı'ndan antikçağ yazarları kutsal sayılan Dindymos dağı olarak söz etmektedir. Antik kaynaklarda Murat Dağı (Dindymos), Hermos (Gediz) nehrinin çıktığı dağ olarak vurgulanmaktadır. İç batı Anadolu yer alan Dindymos dağı (Murat Dağı) Frigya ile Lydia arasında bulunmaktadır. Bu nedenle Dindymos dağı ve Kibele hem Frigya hem de Lydia için Dindymene olarak kutsal kabul edilmiştir. Antik Yunan Coğrafyacısı Strabon Dindymene/Murat Dağı’ndan; Tek bir zirve olarak yükselen bu dağda “Tanrılar Anası” Dindymene ’nin Argonotlar tarafından yapılmış tapınağı bulunur.” diye bahseder. Rodoslu Apollonius ise; Argonotların Dindymene için kurdukları tapınaktan, asma kütüklerinden oydukları heykelden ve Jason’un Dindymos Dağı’nda tahtındaki Tanrıların Anasını (Kibeleyi) nasıl yatıştırdığından bahsetmektedir” diye konuştu.
Peki bu iki kaynakta da karşımıza çıkar Argonotlar kimdir? Nedir? Necidir?
Altın Post Efsanesi ya da Argonotlar Seferi Efsanesi olarak bilinen anlatının Yunan Mitolojisi’nde ki en ünlü öykülerden biri olduğuna değinen Aşcı, şunları söyledi:
“Argonotların Seferi’ni konu alan en önemli eser M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu Apollonius ’un Argonautica adlı eseridir. Bu sefer Troya Savaşı (M.Ö 1200’ler) öncesi kuşaklara aittir. Yunan mitolojisinde Truva Savaşı'ndan önceki yıllarda yaşamış Argonotlar isminde kahraman bir grup vardır. “Argonotlar" kelime anlamı itibarıyla "Argo denizcileri" anlamına gelir. Altın Post Efsanesi ya da Argonotlar Seferi Efsanesi şöyle başlar; Yunanistan’ın Thebai/İstefa bölgesinde büyük bir kıtlık yaşanır. Tanrı Zeus’un eşi İno, Zeus’un eski eşinden olan iki kardeşin kurban edilmesiyle kıtlığın son bulacağı söylentisini yayar. Bu söylenti üzerine toplanan kalabalığın önünde gökten inen altın postlu koç belirir. Zeus çareyi, biri erkek biri kız iki çocuğunu uçma yeteneği olan altın postlu bir koça bindirerek Karadeniz kıyısında günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde bulunan Kolhis şehrine kaçırmakta bulur. Ne var ki Helle ismindeki kız çocuk Çanakkale Boğazı’nı geçerken düşerek kaybolur. Bu olaydan sonra Çanakkale Boğazı Hellespontos olarak anılacaktır. Kral Aites, Kolhis’e ulaşan Phriksos ismindeki erkek çocuğu iyi karşılar. Phriksos, koçu kurban ederek Altın Post’u Kral Aites’e armağan eder. Kral Aites ise Post’u Tanrı Ares’e adanmış bir korulukta, bir ejderha tarafından korunan kutsal meşe ağacına asar.
Bu sırada Yunanistan’ın Teselya Bölgesinde bulunan İolkos Şehrinin Kralı Aison tahtını üvey kardeşi Pelias’a kaptırır. Aison’un oğlu Jason delikanlılık çağına gelince tahtı amcası Pelias’tan geri ister. Pelias, Jason’dan kurtulmak için efsanevi Altın Post’u getirirse tahtı ona geri vereceğini söyler. Jason, Kolhis’e yolculuğun uzun ve zahmetli olacağının farkındadır. Yani, güçlü ve hızlı bir gemiye ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Böylece en becerikli ve ünlü gemi yapımcısı Argos’tan yardım ister. Efsaneye göre Argo gemisi, Athena’nın yardımı ile inşa edilmiştir, bazı kaynaklara göre ise Argo denize açılan ilk gemidir. Gemiye, Argo adının konulmasının iki sebebi olduğu söylenir; ya Argos isimli usta tarafından yapıldığı için ya da argos Yunanca ’da “hızlı” anlamına geldiği için…. Gemi hazır olduğunda, Yunanistan’ın dört bir yanına, sefere katılmaları için kahramanları davet etmek üzere haber salar. Böylece, Yunanistan’ın en cesur ve ünlü adamları, Jason’a katılmak üzere gelirler. Daha sonraları Argo gemisiyle yol aldıkları için Argonotlar olarak bilinecekler ve Argonotlar Seferi adıyla mitolojik öykülere konu olacaklardır. Elli kürekli gemi her şeyiyle hazır olunca Poseidon ve Apollon’a kurbanlar kesilir, adaklar adanır. Ve Argo, Teselya’dan denize açılır.
Argonotların bu yolculuğun başlangıcında Yunanistan’dan Anadolu kıyılarına geçerek Dindymon/Murat Dağı’na giderek Tanrıların Anası Tanrıça Kibele’ye bir dini ayin düzenledikleri anlatılır. Rodoslu Apollonius ‘un Argonautica adlı eserinin 1. Kitabının sonunda, Argonotların bu yolculuğun başlangıcında Dindymon/Murat Dağı’na giderek Kibele onuruna düzenlenen bir arınma töreni yaptıkları anlatılır. Bu arınma töreni şöyle anlatılır; ve onun yakınına küçük taşları üst üste yığarak bir sunak yaptılar, alınlarını meşe yapraklarıyla sardılar ve kurbanlara kulak verdiler. Ana Tanrıça Kutsal Dindymon'u çağırdılar. Ve Aison’un oğlu Jason, alev alev kurbanın üzerine içkiler dökerken, fırtınalı rüzgarları durdurması için tanrıçaya birçok dua ile yalvarırken Orpheus'un emriyle gençler zırhlar içinde dans ederek bir ölçü yürüdüler ve kılıçlarını kalkanlarına vurdular ... Ve merhametli tanrıça, sanırım, kalbini dindar kurbanlara eğdi ve olumlu işaretler ortaya çıktı. Ağaçlar bol bol meyve verdi ve ayaklarının etrafında toprak kendi isteğiyle yumuşak otlardan çiçekler çıkardı. Ve vahşi ormanın hayvanları inlerini ve çalılıklarını terk edip kuyruklarıyla onlara yaltaklanmaya başladılar. Ve başka bir mucizeye daha neden oldu: çünkü o zamana kadar Dindymon ‘da hiç su akışı yoktu, ama sonra onlar için susuz zirveden olduğu gibi durmadan bir dere fışkırdı ve daha sonraki zamanlarda etrafta yaşayanlar bu dereye Jason'un kaynağı adını verdiler.
Efsanenin devamında çeşitli maceralardan sonra Kolhis’e gelen Argonotların lideri Jason’u Kral Aites iyi karşılar ama Altın Post’u geri vermek için ağır şartlar ileri sürer. Jason her sınavdan başarıyla geçse de Kral, Altın Post’u Jason’a vermek istemez. Kral’ın Jason’a âşık büyücü̈ kızı Madea Altın Post’u getirip Jason’a verir ve onlarla Kolhis ’ten kaçar. Jason’un Madea’yla yaşadığı aşk trajedilere konu olur. Argonotlar, sağ salim memleketleri İolkos şehrine varmayı başarırlar. Jason, üvey amcası Pelias’a, Altın Postu verir ve söz verdiği üzere tahtı teslim etmesini ister. Ancak Pelias tahtını vermeyi reddeder; üstüne üstlük Jason’un yokluğunda Jason’un babası Aison’u öldürmüştür. Bunun üzerine, Jason, Pelias’tan korkunç bir intikam alacağına yemin eder ve Medea’dan yardım ister. Madea, Pelias’ın kızlarının önünde yaşlı bir koçu öldürüp parçalara ayırır, kazana atar. Koç büyülü bitkiler sayesinde genç bir koyun olarak hayata döner. Madea, Pelias’ı da gençleştirebileceğini söyleyince; kızlar babaları Pelias’ı doğrayıp kazana atarlar. Ama bu sefer Madea, büyülü bitkileri kazana eklemez ve böylece Pelias ölür. Jason tahtı ele geçirir ancak bölge sakinleri büyücü Madea’yı kraliçeleri olarak istemezler. Bu yüzden Jason tahtı Pelias’ın oğlu Acastus’a bırakmak zorunda kalır ve Jason ile Madea, Korinth ülkesine sürgüne giderler. Mitolojinin en bilinen ve kapsamlı mitlerinden birisi olan Argonotların Seferi görüldüğü gibi içerisinde birçok farklı efsaneyi ve kahramanı barındırıyor. Şan ve şöhret ile başlayıp devam eden bir hayatın yaşananlar sonrası nasıl sona erdiğinin de acı örneklerinden birisini sunuyor.”