Tabelacılık Sektörü’nde yaptığımız araştırmalarda karşımıza tek bir isim çıkıyor, Ali Gezen. Büyük Usta 50 sene boyunca Uşak’ta fırça sallamış. Eskiden bu meslekte eli fırça tutan, güzel yazı yazan ve resim yapma yeteneği olan zanaatkar insanlar el emeği göz nuru ile yıllarını ve ömürlerini tüketerek tabela sanatını yaşattı. Reklam tabelalarında resim ve yazı görsel olarak en etkileyici faktör olduğu için bu işe emek veren insanlar isim isim birer usta olarak anılır, saygı görürlerdi. Teknolojinin gelişmesiyle el sanatı ustalarımız kısa süre içinde birer birer tarih oldular. El Yazması Tabelacılık mesleğinin Ustası 71 yaşındaki Ali Gezen, mesleğe başlama hikayesini anlattı.

Gezen; “Ben bu işe birisine kızdığım için başladım. Manisa Alaşehir’de otururken lise çağlarımdayaz aylarında ben gazete bayiinde çalışıyordum. Gazete bayisinin iki dükkan aşağısında lokanta var. Liseden birisi kendisini simaen tanıyorum, samimiyetimiz yok. O çocuk lokantanın camına Özen Lokantası yazıyor. Ö harfinin köşelerini yuvarlamadan, köşeli bir şekilde yazdı. Benim dikkatimi çekti dedim ki; ‘Bu harfin köşelerini yuvarlarsan daha iyi olur. ‘Banasen git gazeteni sat sen bu işlerden anlamazsın’ dedi. Onun böyle konuşmasına kızdığım için bu işe başladım. Kırtasiyeye gittim, sulu boya fırçaları aldım. Aldığım boya ve fırçalarla bisikletimin zincir kapağına Gezen soyadımı yazdım. O beni sinirlendiren oğlana inat öyle özene bezene yazdım ki çok güzel oldu. Etraftakiler sen bu işi yapıyorsun bana da yazıver demeye başladı. Alaşehir’de pastane sahibi bir adam sattığı tatlılar için yazı yazmamı istedi. Bir tane kırlangıç resmi buldum. Onu tenekeciye götürdüm, kırlangıç olarak kestirdim. Güzelce boyadım, üzerlerine supangle, keşkül, sütlaç gibi tatlı çeşitlerini yazdım. Rengarenk çok güzel birşey oldu. Bunu pastane sahibine götürdüm, dükkanına astık. Bana yaptığım işten ötürü çok fazla para verdi. Benim bir ayda kazandığım parayı cebinden çıkardı verdi.Benim yaratıcılığım o zamanlar başladı. 1969-1970 yıllarında bir tane tabelacı bana ‘senin yazı yazdığını gördüm, gel benim yanımda çalış, gazete bayiinde aldığın 75 lirayı ben sana veririm’ dedi. O zamanlar da Alaşehir’de deprem meydana geldi. 1 metreye 1 metre deprem tabelaları vardı. Onları yaza yaza benim fırça iyice gelişti” dedi.

İlk işyerini Uşak’ta açtığını belirten Gezen; “1972 senesinde Uşak’a geldim. Kayalı Otelin altında bir tabelacı vardı. Oraya gittim çalışmak istediğimi söyledim. Bana apartman tabelası gibi birşey verdi. Bunu yaz bakalım, bir görelim seni dedi. Beni sınav yapıyor. Akşamüzeri bir saat dolmadan ben tabelayı çizdim, tabelacıya verdim. Adam şaşırdı kaldı, sen kaç para haftalık istiyorsun diye sordu. Ben de 100-150 lira ver dedim. 75 liraya anlaştık. Biraz onunla çalıştıktan sonra kendisi askere gitti. Onun dükkanını kapattık. 1972 yılında kendi tabela dükkanımı açtım. 28 Ağustos 1972’de Vergi Mükellefi olarak çalışmaya başladım. O zamanlarda 50x100 tabela fiyatı 100 liraydı, hiç olmazsa bir tabela yapıp satsam yine kiramı çıkartırım diye düşündüm. Dükkanımı açtığımda 21 gün boyunca gelen giden olmadı. Kira paramı çıkaramayacağım diye düşünüp dururken 21. Gün bana 650 TL’lik bir iş geldi. Müşterim benden ışıklı tabela istedi. Siparişi yaptım, müşterime teslim ettim. Bu arada babam Ali Gezen’de o zamanlar demiryollarında çalışıyor, 350 TL maaş alıyordu. İlk kazandığım parayı gittim babama ‘al baba buyur’ diyerek teslim ettim” şeklinde konuştu.

Tabela yapım aşamalarından ve tabelacılığın yanı sıra yaptığı işlerden bahseden Gezen; “2,5x5 cm kalınlığında tahtalar oluyor, biz bunun etrafına sac çakıyorduk. Yağlı boyayla boyuyorduk. Üzerine yazılacak yazıyı çizip, yapıyorduk. Tabela bu şekilde oluşuyordu. Sonradan sac çıktı, kaynakçılık çıktı. Ben o zaman kaynakçılık nedir bilmiyordum. Müşteri kalın sac istiyordu, biz bunu demirciye yaptırıyorduk ancak maliyeti kurtarmıyordu. Demirciye kızdık, kaynak yapmayı öğrendik. Elektrikçiye kızdık, floresan lambaların bağlanmasını öğrendik. Kime kızdıysak hem meslek sahibi olduk hem alet sahibi olduk. Tabela yazma, boyama el işçiliğinin yanı sıra serigrafiye başladım. Matbaanın yapamadığı her işi ben serigrafiyle yaptım. Kartvizit, kolonya etiketleri, kül tablası, takvim, anahtarlık, kalem her türlü işi serigrafiyle yaptım. Serigrafiyi özellikle Denizli’ye gidip Denizli’li birinden öğrendim. Benden başka bu işi Uşak’ta yapan var ancak benim yaptığım işin kalitesini yakalayan yok” dedi.

1983 yıllarında tabela dükkanında ressamlık yaptığını ifade eden Ali Gezen, şunları söyledi:

Uşak İş Dünyası’ndan Karbon Ayak İzi İçin Büyük Adım Uşak İş Dünyası’ndan Karbon Ayak İzi İçin Büyük Adım

“O zamanlar gençler sevdiklerinin vesikalık fotoğraflarını getiriyor, onları çiziyordum. Karakalem tekniği ile 1 saatte bir resim bitiriyordum. Geçim sıkıntısı yaşadığım için hem tabelacılığı hem ressamlığı aynı anda yürütemedim. Tabelalara resim çize çize bu yeteneğimi keşfettim. Eskiden sinema afişleri falan yapıyordum. Türkan Şoray’ın filmlerini afiş olarak hazırladıktan sonra sinema salonlarına asardık. Yapmadığım bir iş kalmadı. Kendi yanımda bir tane eleman yetiştirdim. 1975 yılında İsmail İstek askere gidince onun kardeşi Mustafa İstek benim yanımda çalıştı. Kendisi Gediz’de mesleğini oğluyla birlikte devam ettiriyor. Hala kendisi ne zaman yanına gitsem bana Ustam der. Ben biraz titiz olduğum için kimse benle kolay kolay çalışamaz. Kendi oğlum bile benle çalışmadı. Artık makineler çıktı, teknoloji gelişti; bu sebeple el sanatına ilgi kalmadı. 50 yıllık mesleğimi 2009 yılında bıraktım” dedi.

Editör: Gülcan Aydoğdulu