Uşaklı Yazar Uçar’dan Gaziler Günü’ne Anlamlı Mesaj
Uşaklı Yazar Uçar’dan Gaziler Günü’ne Anlamlı Mesaj
İçeriği Görüntüle
Uşak Valiliğinden yapılan açıklamaya göre, Ticaret ve İl Tarım ve Orman müdürlükleri, zabıta ve vergi denetim görevlileri ve zabıtalardan oluşan ekipler, il merkezinde faaliyet gösteren yerel ve zincir marketlerde denetim yaptı. Bazı temel gıda ürünlerinde stokçuluğun önüne geçilmesi amacıyla başlatılan denetimlerde ekipler, reyonlarında bulunmayan bazı ürünler için marketlerin depolarını kontrol etti. Denetimlerde, ürünlerde fahiş fiyat, raf ve kasa fiyatı arasındaki uyumsuzluk, etiketsiz ürün satışı gibi konularda da inceleme yapıldı. Tespit edilen aksaklıklarla ilgili tutanak tutan zabıta ekipleri, iş yeri sahiplerine stokçuluk yapmamaları konusunda uyarıda bulundu. Ekipler, depolarında yağ ve temel gıda maddelerini stokladıkları ve yağ ürünlerinde fahiş fiyat uyguladıkları tespit edilen işyerleri hakkında yasal işlem yaptı. Uşak Valisi Funda Kocabıyık yaptığı değerlendirmede; “Ekiplerimiz sahada… Valiliğimiz koordinesinde ürünlerin ani fiyat değişimleri ve stokçuluğa yönelik denetimler aralıksız devam ediyor” dedi. STOKÇULUK NEDİR? Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Yönetmeliği'nde "Stokçuluk" terimi "Olağanüstü hal, afet ve ekonomik dalgalanma dönemleri ile diğer acil durumlarda üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin piyasada darlık yaratan, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozan faaliyetleri ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyen faaliyetleri" olarak tanımlanmaktadır. STOKÇULUK YASAK MI? Stokçuluk yani ihtikar Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu suç TCK 240. madde de "Belli bir mal veya hizmeti satmaktan kaçınarak kamu için acil bir ihtiyacın ortaya çıkmasına neden olan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde tarif edilmiştir. 28 Mayıs 2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu Yönetmenliği Denetim ve Ceza Hükümleri bölümünde yer alan maddeye göre olağanüstü hal, afet ve ekonomik dalgalanma dönemleri ile diğer acil durumlarda üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin fahiş fiyat artışı ve stokçuluk uygulamalarının tespit edilmesi halinde bu faaliyetleri yapan kişi ve kurumlara fiyat artışı için on bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına, stokçuluk için elli bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası Kurul tarafından verilir. HAKSIZ FİYAT ARTIŞI VE STOKÇULUK İHBAR BİLDİRİMİ NASIL YAPILIR? Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından başlatılan yeni uygulamaya göre kurumun internet sitesi üzerinden "Haksız Fiyat Artışı ve Stokçuluk İhbar Bildirimi" yapılabiliyor. Vatandaşlar kendilerine fahiş fiyattan gıda maddesi veya temel ihtiyaç malzemesi satan işletmeleri site üzerinden şikayet edebilecekler. vatandaşların öncelikle Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) kurumsal internet sitesi üzerinden giriş yapmaları gerekiyor. Ardından Haksız Fiyat Artışı ve Stokçuluk İhbar Bildirimi menüsü kullanılarak vatandaşlar ihbarlarını iletebiliyorlar. Bu ihbarlar vatandaşların yaşadıkları illerdeki birimlere iletilerek denetimler ivedilikle yapılıyor. İSLAM'DA "STOKÇULUK, GÜNAH MI?" VE "KAÇ GÜN STOK TUTULABİLİR?" Arapça "ticaret malını pahalılaşması gayesiyle istifleyip piyasaya arzını geciktirmek" manasına gelen "ihtikâr (الإحتكار)", TDK'nin internet sözlüğünde "bir şeyi değerinden çok yükseğe satma işi, vurgunculuk" olarak tanımlanır. Kur'an'da yazılı olmamasına rağmen hadislerde sık sık geçen ihtikâr kavramı, "haksız yoldan kazanç sağlamayı yasaklayan" âyetlerle (el-Bakara 2/188; en-Nisâ 4/161; el-A'râf 7/85) dinin genel ahlaki ilkeleri kapsamındadır. Hukuki niteliği ve sonuçları hakkında fakihler ve mezhepler arasında ortaya çıkan görüş ayrılığı, ihtikârın fıkıh terminolojisindeki tanımında bazı farklılıklara yol açmıştır. Örneğin Hanefîler'den Kâsânî, ihtikârı "gıda maddesinin şehirden veya küçük yerleşim merkezlerinin yakın çevresinden satın alınıp bekletilmesi ve böylece bölge halkına zarar verilmesi" ve Abdullah B. Mahmûd el-Mevsılî ise "temel yiyecek maddelerinin şehrin piyasasından veya onu besleyen bölgelerden satın alınıp pahalılaşıncaya kadar stoklanması" olarak tarif ederken Şâfiî kaynaklarında ihtikâr, "dayanıklı temel yiyecek maddelerinin vb. nin piyasanın yükselmeye başladığı bir sırada satın alınıp fiyatlar iyice arttığında satmak için istiflenmesi" şeklinde tarif edilir. Mâlikîler'den Bâcî, ticari malın; Hanbelîler'den Buhûtî, azığın ve Takıyyüddin İbn Teymiyye ise kamunun ihtiyaç duyduğu temel yiyecek maddelerinin pahalılaşması maksadıyla satın alınarak istiflenmesi şeklinde tanımlar. Bu farklılıklar göz önüne alınarak ihtikâr, "darlığı kamuya zarar verecek tüketim mallarının kıtlık yaratmak amacı ya da fiyat artışı beklentisiyle piyasadan çekilmesi" şeklinde tanımlanabilir. İhtikârın, dinen çirkin ve kötü bir davranış olarak kabul edilmekle birlikte "haram" mı yoksa "mekruh" mu olduğu İslâm hukukçuları arasında tartışmalıdır. Mâlikîler, Hanbelîler, Zâhirîler, Zeydîler, İbâzîler ve Şâfiîler'in çoğunluğu ile İmâmiyye'nin meşhur olan görüşüne göre ihtikâr, "haram" ve büyük günahlardan biri olarak belirtilir (İbn Hacer el-Heytemî, I, 234). Hanefîler, ihtikârı "tahrîmen mekruh" (hakkında kesin karara ulaşılamamış ancak haram olma ihtimaliyle birlikte mekruh olduğu kesin) sayarken bazı İmâmiyye, İsmâiliyye ve Şâfiî hukukçuları, "mekruh" olduğunu söyler. Şâfiîler'den Necîb el-Mutîî, tüketim maddelerinde "zarûriyyât (zaruri)" ve "kemâliyyât (gereklilik)" ayırımına giderek birinci gruba giren malların istifçiliğinin icmâ (fikir birliği) ile "haram", ikincisine girenlerin ise "mekruh" olduğu şeklinde bir genellemede bulunduktan sonra bazı özel durumlarda yokluğu insanların ölümüne sebebiyet verebilecek maddelerin – şiddetli soğuklarda giyecek, savaşta askerî levazımat – ihtikârının da haram sınıfına sokulabileceğini belirtir. İmâmiyye'den Şehîd-i Sânî ise ihtikârı, arzın talebi karşılaması halinde "mekruh" aksi takdirde "haram" telakki etmektedir. Mal depolamanın ihtikâr sayılması için asgari bir sürenin gerekip gerekmediği, süre gerekiyorsa bunun uzunluğu konusunda görüş ayrılığı vardır. Süre tahdidi getirmeyen mutlak hadislere dayanan hukukçuların çoğunluğu, halkın zarar görmesiyle neticelenecek her zaman dilimini yasak kapsamına alır. Kan, serum vb. bazı âcil tıbbî müdahale araçlarının birkaç saatlik ihtikârının bile ölümcül sonuçlar doğurabildiği göz önüne alınırsa bu görüşün günümüz şartlarına daha uygun düştüğü anlaşılır. İhtikârdan söz edebilmek için süreyi gerekli görenler ise bunun uzunluğu üzerinde ihtilâfa düşmüşlerdir. "Kim yiyecek maddelerini kırk gün stoklarsa Allah'tan uzaklaştığı gibi Allah da ondan uzaklaşır. Komşuları açken tok sabahlayanlar Allah'ın zimmetinden uzak olurlar" (Müsned, II, 33) mealindeki hadis ve benzerlerinin zâhirine göre hükmeden Hanefîler'în bir kısmı, söz konusu müddeti, asgari "kırk gün" (kişinin Allah katındaki sorumluluğu ve davranışın dinî-ahlâkî hükmü için değil, bir tâcire karaborsacı hükmünün verilip yargılanması için gerekli görülen zaman dilimi olarak anlaşılmalı) ve bir kısım Hanefî'ler ise "otuz gün" görüşü vardır. Bazı İmâmîler ile İsmâilîler ise karaborsacılık süresini, bolluk zamanı için "kırk gün" ve pahalılık dönemleri için "üç gün" belirlemiştir. Şehîd-i Sânî, müddete değil insanların ihtiyacına itibar edileceğine dair görüşün daha güçlü olduğunu söyler. Bazı fakihlerin hadislerdeki kırk gün kaydını benimsemesi, o dönem için zararın tahakkuk edeceği ortalama sürenin bu kadar olabileceği fikrini verir. Bu süre, bir ticaret kervanının Resûlullah döneminde gıda maddesi ithalatında ana merkez olan Şam'a gidiş-dönüş müddetinin "kırk gün" civarında olmasıyla beraber (İbn Havkal, I, 40) düşünülmelidir. Muhammed Sellâm Medkûr ise kırk sayısının çokluktan kinaye olması ihtimaline dikkat çeker. Hadisin başında geçen "kırk günlük" sınırla sonunda yer alan "komşuları açken tok sabahlamak" ifadesi arasındaki zâhirî tezat da kırk günün, o dönemde karaborsacılığın olumsuz etkisinin gözlenmesi için gerekli mûtat süreyi gösterdiği fikrini güçlendirir.

Muhabir: Uşak Haber Gazetesi