(ÖZEL HABER) - Uşak’ta son yılların en büyük su krizi yaşanıyor. Kenti besleyen Küçükler Barajı’nın kurumasının ardından, yetkililer baraja takviye sağlamak için Baltalı Göleti’ni tamamen boşalttı. Ancak bu adım, hem köylüleri hem çevre örgütlerini ayağa kaldırdı. Göletin tamamen kurumasıyla birlikte, Uşak’ta hem içme suyu hem de tarımsal sulama kaynakları büyük tehlike altına girdi.
Uşak Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akcura, sosyal medyada yaptığı paylaşımda durumu sert sözlerle eleştirdi:
“Kasım ayına geldik, Baltalı Göleti’nde son durum bu. Problem değil; susuzluktan böbreklerimiz iflas ettiğinde Tüprag’ın lütfettiği diyaliz makineleri var nasılsa.”
Akcura’nın sözleri kısa sürede kentte gündem oldu. Akcura, 2 ve 9 Kasım’da boşaltılan Baltalı Göleti’nin son halini gösteren çarpıcı fotoğrafları da paylaştı.
Baltalı Göleti’nde çevresinde yaşayan çiftçiler, suyun boşaltılmasının ardından sulama kanallarının tamamen kuruduğunu belirterek, “Bu gölet bizim yaşam kaynağımızdı. Şimdi ne hayvanlarımıza su var ne de ekinlerimize. Herkes perişan” diyerek tepkisini dile getirdi.
Uzmanlardan Uyarı: “Bu Sadece Başlangıç”
Çevre mühendisleri, göletler arası su transferinin kısa vadeli çözüm olduğunu, uzun vadede Murat Dağı ekosistemini çökertme riski taşıdığını belirtiyor. Yetkililer, “Murat Dağı yalnızca Uşak’ın değil, Gediz ve Menderes havzalarının da kalbidir. Doğal döngüyü bozarsak tüm bölge susuz kalır” açıklamasında bulundu.
Sularımıza Sahip Çıkmazsak Gelecek Kuruyacak
Platform Sözcüsü Akcura, “Uşak olarak sularımıza sahip çıkmalıyız. Bugün göletlerimizi boşaltırsak, yarın elimizde hiçbir şey kalmayacak” sözleriyle topluma çağrı yaptı. Çevreciler, atık su geri kazanımı, yağmur suyu hasadı ve Murat Dağı koruma projesi gibi kalıcı çözümlerin ivedilikle uygulanması gerektiğini vurguladı.
Uşak İçin Acil Eylem Planı Şart
Uzmanlara göre, Uşak Belediyesi ve DSİ’nin bölgesel kuraklık senaryolarını kamuoyuyla paylaşması, uzun vadede su güvenliği açısından hayati önem taşıyor. Yerel çevre örgütleri, “Bu sadece bir çevre meselesi değil; halk sağlığı, tarım ve yaşam hakkı meselesidir” diyor.
