whatsapp
Mahir Odabaşı
Köşe Yazarı
Mahir Odabaşı
 

YUSUF KAVAKLI HOCA’NIN ARDINDAN

Merhum Yusuf Hoca ile tanışmamız galiba 2010 yıllarında oldu. İkbal Gürpınar hanımla program yapıyor. ‘’Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup’’ şiirimi görmüş. Çok hoşuna gitmiş. Telefonumu bulmuş bana telefon etti. ‘’Şiirin çok güzel, bugün televizyonda okutacağım, dinle’’ dedi. İlk defa bir şiirimin ulusal televizyonda okunacak olmasının heyecanı ve mutluğu beni sardı. Şiirim okunacak, ekran başına diye eşe dosta haber ettim. Kanal 7 televizyonunda İkbal Hanıma okuttu. Hatta öncesinde benim için ‘’ değerli bir dostum’’ diye övgüyle bahsetti. Bu arada ta 1977’den dostu olan İstanbul’da emekli müezzin İrfan Odabaşı amcamın akrabası olduğumu duyunca daha da ilgi göstermeye başladı. Hatta ‘’senin gibi bir yeğeni varmış da niye bu zamana kadar söylememiş’’ diye kızdı. Başka bir zaman ATV’de Zahide Yetiş hanımla program yapıyor. Benim ‘’o anne’’ makalemi götürmüş canlı yayında Zahide Hanıma ‘oku’ diye verdi. O da, ‘’Hocam, ben bunu hiç okumadım direk okuyamam. Sonra sıkıntıya gireriz’’ deyince, ‘’oku oku, ben kefilim. Bunda sıkıntı olmaz. Bu benim dostum’’ diyerek direk okutmuş ve seyirciler gözyaşlarını tutamamıştı. Daha sonra şiirlerimi, kitaplarımı (mahirane söylemler, susamak, depremle yaşamak, kaza geliyorum demez) istedi. ‘’Yazıların çok güzel, ben programlarda arada bir alıntı yaparım’’ dedi. Hocamın sayesinde ‘’Yaşlı Anadan Mektup’’ şiirim meşhur oldu. Sosyal medyada on milyondan fazla görüntülendi. Arada bir selam vermek için arayıp kendimi tanıtırken ‘’kendini tanıtma koçum, ben seni unutmuyorum’’ diye tatlı fırça atardı. Galiba bundan 7-8 sene önce idi, Çorum’a eşiyle geldi. İHL’de öğrencilere heyecanlı bir konferans verdi. Akabinde okulda oturup sohbet etmiştik. 1946 yılında Sivas ilinin Yıldızeli ilçesinin Çobansaray köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde bitirdi. 1959 yılında İstanbul’a geldi. 1970 yılında İstanbul İHL’den, 1974 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu. Memuriyete İmam-Hatip olarak başladı. Daha sonra öğretmenlik, müdür yardımcılığı, vaizlik, ilçe müftülüğü ve İstanbul il müftü yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2011 yılında emekli oldu. ‘’Sorun Söyleyelim’’ isimli bir kitabı vardır. Üç tane erkek evladı vardır. Yusuf Hoca, şık giyimli, temiz, doğduğu büyüdüğü memleketini unutmayan, sözünü dudaktan gözünü budaktan esirgemeyen, kitabın tam ortasından konuşan, halkın anlayacağı dili kullanan, dobradobur, vefalı, çok okuyan, okuduğunu topluma sunan ve bunun için sosyal medyayla, basınla arası iyi olan değerli bir din adamı ve dost idi. 1984-1986 yıllarında Tercüman Gazetesinin Avrupa baskısında ‘’cuma sohbetleri’’ başlığı altında yazılar yazdı. ATV’de Zahide Yetiş, kanal 7’de İkbal Gürpınar, TRT1’de, Akit TV’de, TV 8’de ve en son da Beyaz TV’de Nur Viral Hanımla program yapıyordu. Aziz hatırasına birkaç tane söylemini paylaşmak istiyorum. (unutulmayacak olan kızııım!) Yusuf Hoca, Zetinburnu İHL’de müdüryardımcısı olarak görev yapmaktadır. Odasına bir öğrenci gelir. Öğrenciye başlar sormaya; ‘’Sen kimsin, nerelisin? ‘’Sivaslıyım’’ ‘’Sivas’ın neresindensin?’’ ‘’Yıldızeli ilçesinden’’ ‘’Oranın hangi köyündensin?’’ ‘’Çobansayar köyünden’’ ‘’Annenin, babanın adı ne?’’ ‘’Falan, falan’’ Akraba çıkarlar. Öğrenciye, ‘’seni akrabam olduğun için takdir etmiyorum. Verilen vazifeyi hakkıyla güzel yaptığın için takdir ediyorum’’ der. (Önce liyakat… Adalet) Ben, benden önce eşimin ölmesin istemem. Üç oğlum var. Beni alıp evlerine götürürler. Güzel de bakarlar ama ben orada rahat edemem. Lakin eşim her yere sığar. Ondan ayrılınca benim işim biter. Onun için eşimin benden önce ölmesini istemem. Rabbim, önce benim canımı alsın sonra eşiminkini, kızııım! Çocuklarım, benim yanımda öyle eşlerine ‘’aşkım, canikom diyecek’’ ağzını yırtarım. Bu aziz millete değerlerini kaybettirdiler kızııım! Türkiye’mizde ölecek hastanın yanına kimseyi sokmuyorlar. Hasta tek başına kalıyor. Çok kızıyorum. Adam zaten yolcu, fişini çektin çekeceksin. Adamın ağzına bir damla su verilse, bir zemzem akıtılsa, başucunda şifa niyetiyle Kuran okunsa, eli sevdiğinin yanağına dokunsa –yanında kısık sesle kelimeyi şahadet getirilse, tövbe istiğfar edilse- belki daha kolay can verir kızııım! Belki de son bir diyeceği olur.  O dediği de -evlatlarının nazarında-  kanun gibi değer bulur. Avrupa’da bu yok. Ölecek hastayı bir odaya koyarlar. Dini göreviniz neyse buyurun yapın derler. Kaç kişi girsin çıksın bir şey demezler. Son dakikasına kadar isteyen herkes yanında olur. Ben çocuklarıma vasiyet ettim. Beni sakın yoğun bakımda bırakman. Öleceksem evimde, yanınızda, başımda Kuran okunarak, elim elinize dokunarak, tövbe istiğfara yardımcı olunarak, zemzem suyu dudaklarıma batırılarak öleyim. (Bu vasiyeti yerine getirilemedi. Yoğun bakımda vefat etti) Yusuf Hoca, son zamanlarında hastanede yoğun bakımda yatmakta olup hanımı yanında refakatçidir. Annesi çayı çok seviyor diye oğlu evden ketil ısıtıcı getirir. Komedinin üzerine koyar. Yatağında yatmakta olan Yusuf Hoca bunu görünce, zor şer işaretle ‘’bu ne?’’ der. Oğlu ‘’baba, annem çayı seviyor, çay yapsın diye ketil getirdim’’ der. Bunun üzerine ‘’giderayak bana beytülmalden haram mı yedireceksiniz, derhal kaldır’’ der. (Bunu duyunca 40 yıllık memur olarak –bilerek bilmeyerek kullandığımız, kâğıdından kaleminden, fotokopisinden, ketilinden-  kendimden utandım. İnşallah imkân olunca bir maaşımı devletime bağışlayacağım. Çocuklarıma da vasiyet ettim) Yeni evlendiği yıllar. Herkes gibi onlarda da maddi yönden sıkıntılar var.  Bir gün bir yere gideler. Otururken bakar ki hanımının çorabı ıslanmış. Çaktırmadan dışarı çıkıp ayakkabısını kontrol eder. O da ne, ayakkabının altı delinmiş su alıyor. Ama hanımı, Hocanın durumunu bildiği için bunu söylemiyor, gizliyor. Yusuf Hoca bunu anlatırken, ‘’57 yıllık hayat arkadaşlığı kolay değil kızııım! Biz dönemler, böyle böyle birbirlerini idare ederdi… Şimdikiler gibi en ufak bir kızmada ‘aha gidiyorum’ demezdi’’ diyor. Beyaz TV’de program yaparken reklam arasında bir şeyler yerken, eğer yediği evde yoksa yarısını böler peçeteye sarıp çantasına koyar, hanımına götürürdü. (Nur Viral) Beyaz TV’de Nur Viral: ‘’Nasılsın Hocam?’’ deyince, sertçe ‘’iyi değilim, nasıl iyi olayım? Her akşam haberleri ağlayarak izliyorum. Filistin’in çektiğini görmüyor musun kızım? Bu zülüm yaşanırken Kâbe’nin boşalması lazım. Dünya Müslümanlarının ayağa kalkması lazım kızııım!’’ Yusuf Hoca, her hâlükârda anne babasını rahmetle yad eder, köyünden kentinden sık sık örnekler verirdi. Bu örnekleri verirken bazen duygulanır, hüngür hüngür ağlamaya başlardı. Anne babanın önemini anlatırken, tüm bedeniyle yaşayarak anlatır ve ‘’baba olmayan evde akşam erken olur kızııım!’’ derdi. Yusuf Hoca, vatanını çok severdi. Memleket düşmanlarına veryansın ederdi. Bizim bizden başka dostumuz yok, sahip çıkalım diye de gençlere, yetkililere hep öğüt verirdi. Rusya’da yaşayıp, Rus’a düşmanlık edersen cesedin bile bulunmaz İran’da yaşayıp, Farsa düşmanlık edersen halkın önünde asarlar Çin’de yaşayıp, Çin’de olup bitenleri anlatırsan sürgün ederler Türkiye’de yaşayıp, Türk’e düşman olursan madalya bile takarlar(!) ‘’Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa verir’’ der, Ali Fuat Başgil. Yusuf Hoca hakkında Facebook da yaptığım paylaşım 350.000’ den fazla tıklandı. Umarım her birinde bir Fatiha gitti. Yine vefatından sonra sosyal medyada mini mini videoları yüzbinlerce beğeni ile paylaşılıyor. Her kesimden değer görüyor.  Her fani gibi Yusuf Hoca’da 14 Haziran mübarek Cuma günü emanetini sahibine teslim etti. Kurban Bayramı arifesi olan cumartesi günü Fatih Camiinde öğle vakti kılınan cenaze namazından sonra Küçükçekmece Tepeüstü mezarlığında toprağa verildi. Sevenleri ona son vazifesini yapabilmek için cenaze merasimine akın etti.  Vefa adına kaleme almaya çalıştığım bu makalem vesilesiyle merhum Yusuf Kavaklı Hocama Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabrı cemil diliyorum. Kabri nur, mekânı Cennet olsun. Seni çok özleyeceğiz be Yusuf Hocam…Buyurun bir Fatiha’da biz ikram edelim. TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.  
Ekleme Tarihi: 26 Haziran 2024 - Çarşamba
Mahir Odabaşı

YUSUF KAVAKLI HOCA’NIN ARDINDAN

Merhum Yusuf Hoca ile tanışmamız galiba 2010 yıllarında oldu. İkbal Gürpınar hanımla program yapıyor. ‘’Yaşlı Anadan Beş Oğluna Mektup’’ şiirimi görmüş. Çok hoşuna gitmiş. Telefonumu bulmuş bana telefon etti. ‘’Şiirin çok güzel, bugün televizyonda okutacağım, dinle’’ dedi. İlk defa bir şiirimin ulusal televizyonda okunacak olmasının heyecanı ve mutluğu beni sardı. Şiirim okunacak, ekran başına diye eşe dosta haber ettim. Kanal 7 televizyonunda İkbal Hanıma okuttu. Hatta öncesinde benim için ‘’ değerli bir dostum’’ diye övgüyle bahsetti. Bu arada ta 1977’den dostu olan İstanbul’da emekli müezzin İrfan Odabaşı amcamın akrabası olduğumu duyunca daha da ilgi göstermeye başladı. Hatta ‘’senin gibi bir yeğeni varmış da niye bu zamana kadar söylememiş’’ diye kızdı.

Başka bir zaman ATV’de Zahide Yetiş hanımla program yapıyor. Benim ‘’o anne’’ makalemi götürmüş canlı yayında Zahide Hanıma ‘oku’ diye verdi. O da, ‘’Hocam, ben bunu hiç okumadım direk okuyamam. Sonra sıkıntıya gireriz’’ deyince, ‘’oku oku, ben kefilim. Bunda sıkıntı olmaz. Bu benim dostum’’ diyerek direk okutmuş ve seyirciler gözyaşlarını tutamamıştı. Daha sonra şiirlerimi, kitaplarımı (mahirane söylemler, susamak, depremle yaşamak, kaza geliyorum demez) istedi. ‘’Yazıların çok güzel, ben programlarda arada bir alıntı yaparım’’ dedi. Hocamın sayesinde ‘’Yaşlı Anadan Mektup’’ şiirim meşhur oldu. Sosyal medyada on milyondan fazla görüntülendi.

Arada bir selam vermek için arayıp kendimi tanıtırken ‘’kendini tanıtma koçum, ben seni unutmuyorum’’ diye tatlı fırça atardı. Galiba bundan 7-8 sene önce idi, Çorum’a eşiyle geldi. İHL’de öğrencilere heyecanlı bir konferans verdi. Akabinde okulda oturup sohbet etmiştik. 1946 yılında Sivas ilinin Yıldızeli ilçesinin Çobansaray köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde bitirdi. 1959 yılında İstanbul’a geldi. 1970 yılında İstanbul İHL’den, 1974 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldu. Memuriyete İmam-Hatip olarak başladı. Daha sonra öğretmenlik, müdür yardımcılığı, vaizlik, ilçe müftülüğü ve İstanbul il müftü yardımcılığı görevlerinde bulundu. 2011 yılında emekli oldu. ‘’Sorun Söyleyelim’’ isimli bir kitabı vardır. Üç tane erkek evladı vardır. Yusuf Hoca, şık giyimli, temiz, doğduğu büyüdüğü memleketini unutmayan, sözünü dudaktan gözünü budaktan esirgemeyen, kitabın tam ortasından konuşan, halkın anlayacağı dili kullanan, dobradobur, vefalı, çok okuyan, okuduğunu topluma sunan ve bunun için sosyal medyayla, basınla arası iyi olan değerli bir din adamı ve dost idi. 1984-1986 yıllarında Tercüman Gazetesinin Avrupa baskısında ‘’cuma sohbetleri’’ başlığı altında yazılar yazdı. ATV’de Zahide Yetiş, kanal 7’de İkbal Gürpınar, TRT1’de, Akit TV’de, TV 8’de ve en son da Beyaz TV’de Nur Viral Hanımla program yapıyordu.

Aziz hatırasına birkaç tane söylemini paylaşmak istiyorum. (unutulmayacak olan kızııım!)

Yusuf Hoca, Zetinburnu İHL’de müdüryardımcısı olarak görev yapmaktadır. Odasına bir öğrenci gelir. Öğrenciye başlar sormaya; ‘’Sen kimsin, nerelisin? ‘’Sivaslıyım’’ ‘’Sivas’ın neresindensin?’’ ‘’Yıldızeli ilçesinden’’ ‘’Oranın hangi köyündensin?’’ ‘’Çobansayar köyünden’’ ‘’Annenin, babanın adı ne?’’ ‘’Falan, falan’’

Akraba çıkarlar. Öğrenciye, ‘’seni akrabam olduğun için takdir etmiyorum. Verilen vazifeyi hakkıyla güzel yaptığın için takdir ediyorum’’ der. (Önce liyakat… Adalet)

Ben, benden önce eşimin ölmesin istemem. Üç oğlum var. Beni alıp evlerine götürürler. Güzel de bakarlar ama ben orada rahat edemem. Lakin eşim her yere sığar. Ondan ayrılınca benim işim biter. Onun için eşimin benden önce ölmesini istemem. Rabbim, önce benim canımı alsın sonra eşiminkini, kızııım!

Çocuklarım, benim yanımda öyle eşlerine ‘’aşkım, canikom diyecek’’ ağzını yırtarım. Bu aziz millete değerlerini kaybettirdiler kızııım!

Türkiye’mizde ölecek hastanın yanına kimseyi sokmuyorlar. Hasta tek başına kalıyor. Çok kızıyorum. Adam zaten yolcu, fişini çektin çekeceksin. Adamın ağzına bir damla su verilse, bir zemzem akıtılsa, başucunda şifa niyetiyle Kuran okunsa, eli sevdiğinin yanağına dokunsa –yanında kısık sesle kelimeyi şahadet getirilse, tövbe istiğfar edilse- belki daha kolay can verir kızııım! Belki de son bir diyeceği olur.  O dediği de -evlatlarının nazarında-  kanun gibi değer bulur. Avrupa’da bu yok. Ölecek hastayı bir odaya koyarlar. Dini göreviniz neyse buyurun yapın derler. Kaç kişi girsin çıksın bir şey demezler. Son dakikasına kadar isteyen herkes yanında olur.

Ben çocuklarıma vasiyet ettim. Beni sakın yoğun bakımda bırakman. Öleceksem evimde, yanınızda, başımda Kuran okunarak, elim elinize dokunarak, tövbe istiğfara yardımcı olunarak, zemzem suyu dudaklarıma batırılarak öleyim. (Bu vasiyeti yerine getirilemedi. Yoğun bakımda vefat etti)

Yusuf Hoca, son zamanlarında hastanede yoğun bakımda yatmakta olup hanımı yanında refakatçidir. Annesi çayı çok seviyor diye oğlu evden ketil ısıtıcı getirir. Komedinin üzerine koyar. Yatağında yatmakta olan Yusuf Hoca bunu görünce, zor şer işaretle ‘’bu ne?’’ der. Oğlu ‘’baba, annem çayı seviyor, çay yapsın diye ketil getirdim’’ der. Bunun üzerine ‘’giderayak bana beytülmalden haram mı yedireceksiniz, derhal kaldır’’ der. (Bunu duyunca 40 yıllık memur olarak –bilerek bilmeyerek kullandığımız, kâğıdından kaleminden, fotokopisinden, ketilinden-  kendimden utandım. İnşallah imkân olunca bir maaşımı devletime bağışlayacağım. Çocuklarıma da vasiyet ettim)

Yeni evlendiği yıllar. Herkes gibi onlarda da maddi yönden sıkıntılar var.  Bir gün bir yere gideler. Otururken bakar ki hanımının çorabı ıslanmış. Çaktırmadan dışarı çıkıp ayakkabısını kontrol eder. O da ne, ayakkabının altı delinmiş su alıyor. Ama hanımı, Hocanın durumunu bildiği için bunu söylemiyor, gizliyor. Yusuf Hoca bunu anlatırken, ‘’57 yıllık hayat arkadaşlığı kolay değil kızııım! Biz dönemler, böyle böyle birbirlerini idare ederdi… Şimdikiler gibi en ufak bir kızmada ‘aha gidiyorum’ demezdi’’ diyor.

Beyaz TV’de program yaparken reklam arasında bir şeyler yerken, eğer yediği evde yoksa yarısını böler peçeteye sarıp çantasına koyar, hanımına götürürdü. (Nur Viral)

Beyaz TV’de Nur Viral: ‘’Nasılsın Hocam?’’ deyince, sertçe ‘’iyi değilim, nasıl iyi olayım? Her akşam haberleri ağlayarak izliyorum. Filistin’in çektiğini görmüyor musun kızım? Bu zülüm yaşanırken Kâbe’nin boşalması lazım. Dünya Müslümanlarının ayağa kalkması lazım kızııım!’’

Yusuf Hoca, her hâlükârda anne babasını rahmetle yad eder, köyünden kentinden sık sık örnekler verirdi. Bu örnekleri verirken bazen duygulanır, hüngür hüngür ağlamaya başlardı. Anne babanın önemini anlatırken, tüm bedeniyle yaşayarak anlatır ve ‘’baba olmayan evde akşam erken olur kızııım!’’ derdi.

Yusuf Hoca, vatanını çok severdi. Memleket düşmanlarına veryansın ederdi. Bizim bizden başka dostumuz yok, sahip çıkalım diye de gençlere, yetkililere hep öğüt verirdi.

Rusya’da yaşayıp, Rus’a düşmanlık edersen cesedin bile bulunmaz

İran’da yaşayıp, Farsa düşmanlık edersen halkın önünde asarlar

Çin’de yaşayıp, Çin’de olup bitenleri anlatırsan sürgün ederler

Türkiye’de yaşayıp, Türk’e düşman olursan madalya bile takarlar(!)

‘’Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa verir’’ der, Ali Fuat Başgil. Yusuf Hoca hakkında Facebook da yaptığım paylaşım 350.000’ den fazla tıklandı. Umarım her birinde bir Fatiha gitti. Yine vefatından sonra sosyal medyada mini mini videoları yüzbinlerce beğeni ile paylaşılıyor. Her kesimden değer görüyor. 

Her fani gibi Yusuf Hoca’da 14 Haziran mübarek Cuma günü emanetini sahibine teslim etti. Kurban Bayramı arifesi olan cumartesi günü Fatih Camiinde öğle vakti kılınan cenaze namazından sonra Küçükçekmece Tepeüstü mezarlığında toprağa verildi. Sevenleri ona son vazifesini yapabilmek için cenaze merasimine akın etti. 

Vefa adına kaleme almaya çalıştığım bu makalem vesilesiyle merhum Yusuf Kavaklı Hocama Allah’tan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabrı cemil diliyorum. Kabri nur, mekânı Cennet olsun. Seni çok özleyeceğiz be Yusuf Hocam…Buyurun bir Fatiha’da biz ikram edelim.

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve usakhabergazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.