Cumhuriyeti savunmak...
Ne kadar güçlü, ne kadar anlamlı bir iddia değil mi?
Ama gelin görün ki, Cumhuriyet’in ışığını temsil etmesi gereken bir gecede, o ışığın üzerine gölge düştü.
Uşak’ta düzenlenen CHP’nin Cumhuriyet Balosu, bir kutlamadan çok, basın özgürlüğü açısından ders niteliğinde bir tabloya dönüştü.
Uşak’a gelen CHP’nin önceki dönem Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın da katıldığı bir gecede, mesleğe yıllarını vermiş bazı önde gelen gazeteciler geceye davet edilmedi. Basın kartı sahiplerine koltuk ayrılmadı, hatta bazı yerel muhabirlerin isimleri “listede yok” denilerek belki de kapıdan çevrildi. Cumhuriyeti kutlamak için bir araya gelenlerin, Cumhuriyet’in teminatı olan Uşak’ın sesi gazetecileri davet etmeyerek dışarıda bırakması, ironinin ta kendisiydi.
Topu Atanlar, Sorumluluktan Kaçanlar
İşin en trajik yanıysa, yaşanan bu ayıbın ardından tarafıma yapılan açıklamalardı.
Partinin milletvekili, “Bizim ilgimiz yok, il yönetimi organize etti” diyerek topu il başkanlığına attı.
İl başkanı ise “Acemilik oldu” diyerek meseleyi geçiştirdi.
Oysa bu sadece bir “organizasyon hatası” değil, demokrasiye ve basın özgürlüğüne bakışın aynasıdır.
Bir parti düşünün... Cumhuriyeti, özgürlüğü ve halkın haber alma hakkını savunuyor ama gerçek gazetecilerle yüzleşmekten çekiniyor. Basın özgürlüğü, sadece iktidara karşı değil, muhalefet için de bir turnusol kağıdıdır. Eleştiriden korkan, haberden rahatsız olan kim varsa, o korkunun adı aynıdır:
ŞEFFAFLIKTAN KAÇIŞ.
Kimin Listesi Bu?
Uşak’ta son dönemde hem iktidar hem muhalefet etkinliklerinde benzer manzaralar görülüyor.
Basın listeleri hazırlanıyor, ama kim tarafından?
Bazı gazeteciler “özel olarak davet edilirken”, bazıları sistematik biçimde dışarıda bırakılıyor.
Gazetecinin kim olduğunu, hangi haberi yazacağını, hangi kareyi çekeceğini artık parti yöneticileri mi belirleyecek?
Bu zihniyet sadece basını değil, kamuoyunu da susturur.
Cumhuriyet, Eleştiriye Tahammül Etmekle Başlar!..
Cumhuriyet, alkışla değil, eleştiriyle büyür.
Bir partinin, özellikle de “Cumhuriyet” adını taşıyan bir partinin, gazetecilerden rahatsız olması, kendi tarihine ihanet etmektir. Gerçek demokrasi, gazetecinin sesini kısmakla değil, o sesi duymakla güçlenir. Çünkü o gazeteci, yarın aynı kürsüde konuşacak siyasetçinin de sesini duyuracak kişidir.
Uşak’ta Basının Sesi Kısılmak İsteniyor
Bu şehir, yerel basınıyla ayakta duruyor.
Her gün kısıtlı imkanlarla sahaya çıkan, yağmurda, soğukta, adliye önünde, stat kenarında haber kovalayan insanlar, “liste dışı” ilan ediliyor.
Uşak’ta basına yapılan bu görünmez sansür, aslında kentin demokratik kimliğine vurulmuş bir darbedir.
Unutulmasın: Basın sustuğunda, kentin nabzı da durur.
KORKUNUN ADI GAZETECİ OLMASIN!..
Cumhuriyet’i savunmak, sadece kürsüde konuşmakla olmuyor.
Cumhuriyet’i savunmak, farklı sesleri susturmamakla, aksine o sesleri duymakla olur.
Bugün “acemilik” diye geçiştirilen bu olay, yarın “alışkanlık” haline gelirse, o zaman kimse konuşacak bir kürsü bulamaz.
UŞAK’TA YAŞANANLAR BİR UYARIDIR.
Gerçek gazetecilerden korkmak yerine, onlarla konuşmayı öğrenmek gerekir. Çünkü Cumhuriyet, eleştiriye tahammül edenlerin eseridir; korkanların değil. Saygılarımla!...
            
            




