Hazreti Ömerin oğlu Abdullah anlatıyor. (Ben henüz taze bir genç iken bir rüya gördüm. Rüyamda elimde atlastan bir kumaş parçası vardı. Ben Cennet'te idim .Cennet'te nereye gitmek istesem ,o kumaş parçası benimle oraya uçardı.Sonra beni iki melek yakaladı ve ceheneme götürdü . Cehennem kuyu duvarı gibi taşla örülmüştü .İki boynuz gibi iki tarafı vardı .Burada Kureyş'ten tanıdığım kimseler vardı. Ben Cehennem'den Allah'a sığınırım ,demeye başladım , Bu sırada başka bir melek daha geldi ve bana 'Korkma!' dedi.
Sabah olduğunda rüyamı kız kardeşim olan ve Peygamberimiz'in de hanımını bulunan Hafsa'ya anlatım. Hafsa da rüyamı Resulullah'a anlatmış. Resullullah E fendimiz 'Abdullah ne iyi adamdır! Keşke gecenin bir kısmında kalkıp namaz kılmayı adet edinseydi.) !,buyurmuş.Bundan sonra ben gecelerin bir kısmında artık uyumadım. Bediüzzaman, gece vaktinin hem kışı, hem kabri hem berzah alemini hatırlattığını zikrediyor.O vakitlerin, ruhumuzun Cenab-ı Hakk'ın rahmetine ne derecede muhtaç olduğuna bir uyarı bulunduğunu bildiren Bediüzzaman, gece kılınan teheccüt namazın kabir gecesi ve berzah karanlığı gibi en muhtaç olduğumuz bir zamanda en lüzumlu ve en vaz geçilmez bir ışık olduğunu haber veriyor.Teheccüd namazı Peygamber Efendimiz'e farz, ümmetine sünnettir.Yüce Allah'ın gecenin bir vaktinde teheccüd namazı kılmamızı istediği halde farz kılmayışı,sırf İslam ümmeti üzerindeki şefkatinin bir tecellisidir.
Cahit ÖZPINAR