Günümüzde birçok birey, farklı partnerlerle benzer sonlarla biten ilişkiler yaşadığını ifade ediyor. "Neden hep aynı döngüleri yaşıyorum?" sorusu ise özellikle ayrılık sonrası sıkça dile getirilen bir sorgulama haline geldi. Psikolog Cemal Can, bu durumu yalnızca tesadüf ya da yanlış partner seçimiyle açıklamanın yetersiz olduğunu belirtiyor.
“İlişkiler, kendimizle kurduğumuz bağın bir yansımasıdır”
Psikolog Cemal Can, ilişkilerde tekrar eden problemleri anlamak için bireyin kendi duygusal geçmişine dönüp bakması gerektiğini vurguluyor. “Çocuklukta görülmeyen, duyguları bastırılan ya da reddedilen bireyler, yetişkinlikte en çok neyi arar? Anlaşılmayı ve koşulsuz kabul görmeyi. Ancak bazen en çok ihtiyaç duyulan şeyi veremeyecek kişiler seçilir. Çünkü tanıdıktır, çünkü zihin, yarım kalmış bir hikâyeyi tamamlamaya çalışır” diyor.
Bağlanma stilleri ilişkileri nasıl şekillendiriyor?
Cemal Can’a göre, çoğu ilişki sorununun temelinde bağlanma stilleri yatıyor. “Eğer biri ilişkide kendini fazla verici ya da fazla kaçınan bir rolde buluyorsa, bu onun kişiliğinden çok, geçmiş deneyimlerinin ve bağlanma stilinin bir yansımasıdır. Yakınlıktan korkan bir birey yaklaşan partnere karşı mesafe koyarken, terk edilme korkusu taşıyan bir birey daha fazla bağlanma ve onay arayışına girer.”
Bu dengesizlikler, ilişkilerde çatışmalara, kopuşlara ve tekrar eden ayrılıklara yol açabiliyor.
Değişimin anahtarı farkındalıkta gizli
Psikolog Cemal Can, kalıcı iyileşmenin dışarıda değil, içeride başladığını ifade ediyor:
“İlişki sorunlarını çözmek için partneri değil, önce kendimizi anlamalıyız. Ne zaman tetikleniyoruz? Hangi duygular bize tanıdık geliyor? Partnerimizden neyin kanıtını bekliyoruz? Bu soruların yanıtı geçmişte, özellikle de çocukluk deneyimlerinde gizli olabilir.”
Bu farkındalığın, yalnızca romantik ilişkileri değil, kişinin kendi içsel dünyasıyla kurduğu ilişkiyi de dönüştürebileceğini belirten Can, “İyileşme bir başkasıyla değil, kendimizle daha güvenli bir bağ kurduğumuzda başlar” ifadelerini kullandı.
