Kalça ekleminde zamanla oluşan yıpranma, halk arasında “kireçlenme” olarak bilinen osteoartritin temelini oluşturuyor. Dr. Pınar Can Ergün’e göre bu süreç; eklem kıkırdağının incelmesi, eklem sıvısının niteliğinin bozulması ve çevre dokularda gelişen enflamatuvar yanıtla şekilleniyor. Yaşla birlikte risk artsa da genetik faktörler, aşırı kilo, tekrarlayıcı yüklenmeler, eski travmalar ve duruş bozuklukları da süreci hızlandırabiliyor.
Hastalığın ilk sinyalleri çoğunlukla kasık bölgesine yayılan ağrı, sabah saatlerinde kısa süreli tutukluk ve merdiven çıkarken artan hassasiyet olarak ortaya çıkıyor. Bazı hastalar oturup kalkarken “takılma” hissinden, bazıları ise yürüyüş temposunda belirgin yavaşlamadan şikâyet ediyor. Hareket açıklığının azalması günlük yaşam aktivitelerini de olumsuz etkiliyor.
Dr. Ergün, erken dönemde uygulanacak bütüncül yaklaşımın hastalığın ilerleyişini yavaşlatabileceğini belirtiyor. Fonksiyonel tıp bakış açısıyla enflamasyonu azaltan beslenme düzeni, mikronutrient eksikliklerinin giderilmesi ve kişiye özel kilo yönetimi planları tedavinin temelini oluşturuyor.
Fizik tedavi bölümünde yüzeyel ve derin ısıtıcı uygulamalar, elektroterapi, kas dengesizliklerini hedefleyen egzersizler ve kalça biyomekaniğini iyileştirmeye yönelik manuel terapi öne çıkıyor. Yürüyüş analizi ve postür düzeltme programları ise kalçaya binen yükü azaltmayı amaçlıyor.
Gerekli durumlarda ultrason eşliğinde yapılan hassas enjeksiyonlar, nöralterapi, akupunktur ve ozon gibi GETAT yöntemleriyle desteklenen uygulamalar, eklem çevresinde onarımı tetikleyen modern seçenekler arasında yer alıyor. Eksozom, akıllı plazma, ACP ve kök hücre içerikli tedaviler de ilerleyen vakalarda tercih edilebiliyor.
Amaçlarının ağrıyı hafifletmek, hareketi artırmak ve eklem dokularını mümkün olan en iyi seviyede korumak olduğunu söyleyen Dr. Ergün, “Kalça ağrısı yaşlanmanın değiştirilemez bir sonucu değil. Doğru zamanda doğru müdahale ile eklem sağlığını korumak mümkün” diyerek hastalara umut veriyor.


