(ÖZEL HABER) - Uşak’ta tarım sezonu yaklaşırken üreticilerin gündeminde yine gübre fiyatları var. Dünya genelinde artan maliyetler, yerelde hem ekim planlarını hem de verim hesaplamalarını zorlaştırıyor. Uzmanlar, küresel piyasalarda hissedilen baskının 2026’da daha sert bir daralmaya dönüşebileceğini aktarıyor. Dünya Bankası verilerine göre, 2025 yılı sonunda gübre fiyatlarının ortalama yüzde 21 yükselmesi bekleniyor. Üre, DAP ve potasyum gibi temel ürünlerde yıllık bazda yüzde 23 ila 41 arasında değişen artışlar dikkat çekiyor. Uluslararası piyasalarda üre 461 dolar/ton, DAP 554,8 dolar/ton, potasyum klorür ise 286,9 dolar/ton seviyesine kadar çıktı.
Analistler, bu yıl ürede görülen yaklaşık yüzde 30’luk artışın ardından 2026’da fiyatlarda sınırlı bir gevşeme yaşanabileceğini belirtiyor. DAP için öngörülen yüzde 8’lik düşüş de küresel talepteki kırılgan yapının göstergesi olarak değerlendiriliyor. Buna karşın uzmanlar, karbon düzenlemeleri, ihracat kısıtlamaları ve yaptırımların fiyatları hâlen yukarı yönlü beslediğini vurguluyor. Çin’in azotlu gübre ihracatını sınırlandırması, Rusya ve Belarus’a yönelik yaptırımlar ile AB’nin karbon politikaları arzı daraltan en önemli başlıklar arasında yer alıyor. Bu tablo, Avrupa’da maliyet zincirini sıkıştırırken Türkiye’deki üreticilere de hızla yansıyor. Uşak’ın Banaz, Sivaslı ve Eşme hattında geniş ölçekli üretim yapan çiftçiler, temel girdilerdeki oynaklığın ekim planlarını belirsizleştirdiğini ifade ediyor.
Rabobank tarafından yayımlanan son değerlendirme ise gübre satın alınabilirlik endeksinin 12 aylık ortalama bazda negatif bölgeye gerilediğini ortaya koyuyor. Bu durum, 2026’da daha derin bir talep daralması riskini gündeme taşıyor. Böyle bir senaryoda hem üretim alanlarının daralması hem de verimlilik kayıplarının artması bekleniyor. Uşak genelinde hububat ve yem bitkileriyle uğraşan üreticiler, gübre fiyatlarındaki bu sert dalgalanmaların ilerleyen sezonlarda rekolteyi doğrudan etkileyebileceğini belirtiyor. Çiftçiler, destekleme politikalarının güçlendirilmesini ve girdi maliyetlerine yönelik düzenlemelerin hızla ele alınmasını talep ederken, küresel baskının yereldeki üretim dengelerini giderek daha fazla zorladığını dile getiriyor.



