Kendi ellerimizle hazırladığımız kaderimizi yaşıyoruz...
Farkında mısınız? Her türlü yolsuzluktan tutun da, sahte diplomalara, adaletsizliklerden, akla gelmeyecek israflara kadar herşeyin nirvanasına ulaştık
Ki, Atatürk bu ülkede Kur'an'ın rasyonelizmine, yani insan aklına uygun olarak ilime, bilime, kanun ve kurallara uyan bir devlet inşaa etmişti..
Ve şimdi tüm bunları bir kenara itip, ismi lazım değil, dine hizmet adı altında rekor sayıda kurulmuş, dernek, vakıf ve kurumların etrafımızı sardığı ortamda saydığımız onca kötülüğe maruz bırakıldık maalesef...
MECBURİ TESPİT OLARAK:
Bir belde ve toplulukta, zalimlerin ve onlara tabii olanların imar ettiği kötülükler, iyilerin kötülere isyanı ve hukukun tecellisi ile ancak düzeltilebilir.
İyi insanlar, kendilerini zehirleyen o üç kuruşluk konforlarını kaybetmemek için, bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışı ile kötülüklere sessiz kalırlarsa, işte o zaman o belde ve toplumun islahı için ilahi kudretten gelecek felakete de ihtiyaçları yoktur.
Zaten o belde ve topluluklar insan olmanın verdiği erdemden uzaklaşarak, midesinin bile kaldırmayacağı ortamda yaşamaya kendilerine ve çocuklarına layık görmüşler. Çukurun dibini boylamış yaşam kalitelerini kaderleri olarak görmüşlerdir...Tane tane onların istismar ettikleri Allah'ın dini üzerinden bizlere gönderdiği o kutsal metinlerle durumlarını izah edelim..
Ra'd, 13/11:
Yüce Allah, “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah'tan başka hiçbir yardımcı da yoktur”
#TariheNotlarım
...Çaresizlik bazen çareniz olur...
“Genişlet göğsümü, kolaylaştır işimi, çözüver şu dilimin bağını. Ta ki anlasınlar sözümü!.." (Tâhâ, 20/25-28)
Başlığımızda kullanılan metin:
"Bu gidiş nereye böyle..?!"
Tekvir suresi 26:
"Fe Eyne Tezhebun"