Siyah bir zemin üzerindeki beyaz bir nokta hemen dikkat çeker. Müslüman da işte o beyaz nokta gibidir. Bu bağlamda mü'min o beyaz nokta gibi iman ve ahlâkıyla, kendine çeki-düzen vermeli, giyim ve kuşamıyla da diğer insanlardan farklı olduğunu göstermekle mükelleftir. Sahip olduğu iman, ibadet ve güzel ahlâk onu adeta melekleştirirken, pırıl pırıl, tertemiz kıyafetlere bürünüşü de ona olgunluk, ağırlık ve güzellik kazandırır.
Niçin mü'min siyah üzerindeki beyaz gibi olmalıdır?
Mü ‘minin mühim bir vazifesi Esmâ-i Hüsnâya aynalık yapmaktır. Zerreyi, küreyim çiçeği, sineği, kelebeği, kısacası herşeyi planlı, programlı, düzenli ve sanatlı yaratan Allah, tabiatta sergilediği renk ve âhenk cümbüşü insanın da uyum sağlamasını istemektedir. Diğer yaratıklar bir noktada buna mecburen ayak uydururlarken, insan iradesiyle, şuuruyla katılacaktır. O halde tertiplilik, düzenlilik, kılık kıyafete 96 düşkünlük Allah'ın kâinâtta tecelli etmekte olan Musavvir, Mukaddir, Cemil, Mücemmil gibi isimlerine bir ayna, bir mazhar ve tecelligâh olmaktan ibârettir.
Güzel ve düzgün giyinme insanı kibire, gurura kaptırmasına sebep olmamalı. Bu bağlamda Peygamberimiz (asm) Efendimiz birgün “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kişi Cennete giremez" buyurduğunda, “İnsan elbisesinin, ayakkabısının güzel olmasını sever" demişler, Resulullah da şöyle buyurmuşlardı:
“Allah Cemildir, güzelliği sever. Kibir beğenmemek, şımarmak ve insanları küçümsemektir.”