Büyük Üstad Bediüzzaman,Lem'alar,sayfa 26 ‘da şöyle diyor:”Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir.Musibet-i di diniyeden her vakit dergâh-ı Ilâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir.
Fakat dini olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler.Bir kısmı ihtâr-ı Rahmâni'dir.Nasıl ki çoban,gayrın tarlasına tecâvüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki,zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunâne dönerler.Öyle de,çok zâhiri musibetler var ki, İlâhi birer ihtar, birer ikâzdır.Ve bir kısmı kefaretü'z-zünubdur.Ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşeri olan aczini ve zaafını bildirerek bir nevi huzur vermektir." Musibetler her zaman bir ilâhi uyarıdır.Belâlar, hiçbir zaman rasgele gelmez, takvâ ve amel-i sâlih ile,bu zulümlerin ve musibetlerin üstesinden gelebiliriz.Bu bağlamda zayıf insan,kuvvetli güçlü bir varlığa dayanmak zorundadır.Zira insan, çok âcizdir.Arzuları ve emelleri çok yüksektir.Insanlar doğruluktan ve adâletten uzaklaşırlarsa, başlarından belâlar eksik olmaz. Dini olmayan musibetler, birer uyarı olduğundan, bu musibetleri gerçek bir düzgün yaşayışla aşabiliriz. CÂHİD ÖZPINAR