Yüce yaratıcı kâinatta bir denge yaratmıştır. Her ne kadar günümüzde dünyanın dengesini bozarak yazımızı kışa, kışımızı yaza çevirmeye çalışsalar da yine biri gider biri gelir. İlkbahara doğru çilekler, kirazlar, dutlar… Birbirini takip eder. Böylece her mevsime has güzellikler ortaya çıkar ve insanoğlunun emrine sunulur. Daha bundan büyük nimet olur mu?

Özelde dut ağacı genelde tüm meyve ağaçları, ormanlar önemlidir. Tabiatın dengesini sağlar. Doğal afetlerden –deprem, sel, kuraklık vb.- korunmanın mihenk taşlarındandır. Ama maalesef insanoğlu bilinçsizce, hırsla dokunmaya başladığı zaman bu taşlar yerinden oynar. Bir daha da kolay kolay düzen tutmaz. Bu ayrı bir makale konusudur.

Gelelim şiirimize, makalemize konu başlığı olan dut ağacına. Herkes gibi bende dut meyvesini çok severim. Özellikle de bizim Osmancık - Kargı yöresinde çoktur. Yıllar önce Müftü Bey’in verdiği vaazda ‘’bu bölgede dut ağacı helaldir. Çünkü insanlar, bu ağacı her yere insanı, kurdu, kuşu yesin ki, ölmüşlerimizin de ruhuna değsin- diye hayrat olarak dikiyor. Bunun meyvesini satmıyor’’ dediğini hatırlıyorum. Tabii günümüzde bunun güncellemesi -dudu veya pekmezini satanlar için- yapıldı mı, bilmiyorum. Ama umuma ait alanlarda gördüğüm dutlardan yemeden geçmiyorum. Dikenlerin, koruyanların geçmişlerinin canına değsin.

İnsanoğlu bazen o kadar açgözlü o kadar hırslı ki akıl almıyor. Kendi köyümden örnek vermek gerekirse -orman köyü- dört tarafı ormanlarla çevrili buna rağmen canları sağ olsun, adam gidiyor dağdaki -sahipsiz- döngelleri, (beşbıyık) dutları, kızılcıkları, armutları, kirazları, elmaları vb. kesiyor. Allah’tan kork bre mübarek! Adamın hasbelkader o dağa yolu düştüğünde (gezmeye, mantar toplamaya) bir tane kurtlu elma, Göksulu armut, döngel -en doğal- görünce taşla uğraşarak düşürüp yemenin zevkini yaşasın. Bunu da çok görmeyin şu millete!

İşte tam da bu noktada köydeki İmam - Hatip arkadaşlara çok ama çok görev düşüyor. Bu veya buna benzer konuları köylü vatandaşın anlayacağı lisanı kibarla camide, sokakta veya bir sohbette işlediği zaman kesinlikle tesir edecektir. Yaptığından nedamet duyacaktır. (Çünkü bilememiş, günü kurtarmak adına küçük düşünmüştür) Bunun örnekleri çoktur.

Özetle, imkânlar dâhilinde atalarımızın diktiği meyve ağaçlarına zarar vermeyelim. Muhafaza edelim. Yenilerini ekleyelim ki (ÇORUM İÇİN MEYVELİ PARK ÖNERİM HALA BAKİDİR) insanlar ve hayvanlar istifade ettikçe sadakayı cariye olarak amel defterimiz kapanmasın. Çocuklarımızın, torunlarımızın bile, köylerimizi, (hatta köylüyüm demekten ar ettiği) kabirleri yavaş yavaş unutmaya başladığı (torununuz en son ne zaman dedesinin mezarını ziyaret edip bir Fatiha okudu?) günümüzde sizin amel defterinizi kapattırmayacak olan işte bu hayrat ağaçlardır beyler… Nokta!

TAVSİYE: 50 yılın birikimi olan, muhtevasında 660 adet farklı nükteli nasihatin yer aldığı Mahirane Söylemler ve –hikâyeden şiire sızan- Susamak, Depremle Yaşamak ve Kazalar geliyorum Demez kitaplarımı mutlaka okumanızı ve evlatlarınıza okutmanızı samimi olarak tavsiye ediyorum. 536 5681141 No.lu telefondan iletişime geçerek, benden imzalı olarak temin edebilirsiniz.

DUT AĞACI

Her yıl, dut mevsimini çekerim iple

Tatlıdır, siyah, beyaz, mor çeşitleriyle

Hepsi de bulunur, bizim memlekette

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!

Evimin karşısında bir dut ağacı vardı

Zamanı gelince gelen geçen tadardı

Kesmişler, bilmem kime ne zarı vardı

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!Sadakayı cariyedir meyve dikmek

Kurdu yer, kuşu yer, insanı yer, yer

Birde gölgesinde dinlenir istirahat eder

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!

Reçeli, pekmezi yapılır afiyetçe yenir

Vücudu zinde tutar, öksürüğe iyi gelir

Bir kucak odun için, kim zarar verir?

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!

Fazla uzatmaya gerek yok, kelamı

Anlatabilmişimdir inşallah meramı

Ağaçlar alır, toplumdaki kederi gamı

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!

Odabaşı der ki, incitme hiçbir canı

Fark etmez, insanı, hayvanı, ağacı

Şu dünyada yaşamaktır hepsinin amacı

Şu dut ağaçlarını kesmeyin Efendiler!