.

Kıymetli Dostlar,

Şiir: Bir duyguyu, özlemi, hayalleri, aşkı, çileyi… anlatır. Bazen bir serzeniştir, bazen başkaldırış… İçsel duyguyu dışa çoşkulama aracıdır. Bazen ağlatır, bazen gülümsetir, bazen özletir, bazen gaz verir, bazen özlemiyle öldürür ve bazen… Şiir, makale, günlük yazmak tatlı bir hastalıktır. Keşke tüm insanlarımız bu hastalığa yakalanabilse ve bir daha da kurtulamasa. Aslında bilerek veya bilmeyerek herkes hayatının farklı dönemlerinde şiir okur. Bazen mutluluktan okur bazen de hüzünden. Hatta ortam müsaitse eli kulağa atar okuduğu şiiri şarkı, türkü olarak söylemeye başlar. İnsanoğlunda nefis vardır. Dolayısıyla kendi söylediği o şarkı, türkü bazen o kadar hoşuna gider ki, adeta ‘ben neymişim?’ der. Bu da gayet doğaldır. Hatta güzeldir. Hani atalarımız ‘’insan kendini beğenmese ölür’ diye boşuna dememişler. Bence de doğru… Boş verin ellerin beğenmediği, değer ver/e/mediği dönemlerde bırakın kendi kendimize değer verelim. Hem çalalım hem de oynayalım. Yeter ki edebiyat dairesinde olalım.

Kıymetli Okurlar,

Eskiden -okuryazarlık pek olmadığından- eli kalem tutanlar mektup yazmada, ağzı laf yapanlar dünürlükte işe yararken, şiir yazıp söyleyenler ise aşkın nâr/ına düşmüşlere merhem olurdu. Hatta damardan iki dörtlük söylendiği zaman karşınızdakinin durumunu az çok tahmin edebilirdiniz. Askerde veya gurbette çalışmada veya köylerde görev yaparken böyle birine denk gelmişseniz size hep yakın olmaya ve kendinden kıstığı çay, kahveyi size ikram etmek istediğine şahit olursunuz. Çünkü sizin şiirleriniz ona terapi gibi gelir. Hatta arada utanarak ‘’hocam, benim adıma bir şiir yazar mısınız?’’ diye teklif gelirse, şaşırmazsınız. Hele bir de sizi emin bilmişse içini destursuz döküverir. Sizde içinden cımbızla çekerek mısralara yerleştirirsiniz. Bunu kendisine okuyunca gözlerinden iki damla yaş süzüldüğüne kesinlikle şahit olursunuz. Sizin yazdığınız o şiiri itina ile saklar ve muhtemel ki yavuklusuna bir şekilde ulaştırmanın yoluna bakar… Bu noktada birkaç tane ilginç anım mevcuttur. Aşağıdaki şiirim de bunlardan bir tanesidir. Makalemi fazla uzatmadan ve şiiri sağa sola çekmeden lütfen sakince okuyalım… Bu şiirimi öncelikle asker arkadaşıma ve kendini bu şiirde bulanlara armağan ediyorum.

HAYALİ

Seni sordular bana

Bir cevap vermedim

Bunca yıl geçti aradan

Bir kez olsun göremedim

Nasılsın, iyi misin diyemedim

Yolumuz kesişseydi bir köşede

Otursaydık, ıhlamur ağacının gölgesinde

Ve dökseydik içimizi tümden birbirimize

Ağlasaydık, biraz hüzün biraz sevinçten

Anlatsaydık, hayat neler neler almış bizden

Sonra yürüseydik meşhur Gülhane Parkı’nda

Deli/kanlılık döneminin bittiğinin olarak farkında

Karşı büfeden alsaydık elimize birer tane kahve

Yanına da, ortak sevdiğimiz çikolata albeni/siyle

Otursaydık, sağdaki boş duran banklardan birine

Kahvemizi yudumlarken, ritim tutsaydık kuş seslerine

Unutsaydık dünün, bugünün, yarının tüm kaygılarını

Günümüzü gün etseydik hani, geçmişteki gibi aynı

Zamanı geçirseydik bir çırpıda, bilmeyerek

Sonra yolcu etseydik birbirimizi hüzünlenerek

Ve üzülmeyelim diye kerhen gülümseyerek

Bir de işaret bıraksaydık, işte tam burası diyerek

Özlem giderseydik arada bir de ziyaret ederek

Nice şairlere şiir yazdırdı, bu park ilham vererek.