.

İnsan taşra ile merkezin farkını gençlik yıllarında pek bilemiyor. Daha doğrusu ‘fakirliğin sebebi fakirliktir’ sırrınca aile büyüklerinin de etkisiyle kısa yoldan memur olması -çevresinde rehber yoksa- yetiyor. Hele birde kendi ilçesinde, ilinde ise şikâyete hiç hakkı olmuyor. Hatta şükür bir kat daha artıyor. Çünkü anne baba evladını sabah akşam evladını yanında hissediyor. İşine gücüne yardım ettiriyor. Ta yaşlılığını düşünüyor. Kendini daha güvende hissediyor. Buna mukabil büyük şehirlere gitse ve hatta lafını etse hemen ‘’bizden kaçıyorsun, (hanımın kuruyor) hakkımı helal etmem’’ gibi ağır ithamlara maruz kalıveriyor. Diğer taraftan tek maaşsa, büyükşehirlerin ev kirası ve diğer giderler birer birer gözünün önüne gelince azıcık niyetlense bile hemen geri adım atmasına yetiyor. Dolayısıyla bizim gibi memuriyette kırk yılı taşrada geçirmek zorunda kalıyor. Bir arpa boyu yol ha alıyor ha almıyor.

Bu makalemin asıl mevzusu benim gibi -bazen mütevazı olmamak lazım- taşrada görev yapıp da kendi çapında ilkleri (kitap, makale, yüzlerce konferans) başarmaya samimi olarak emek verenler. En basiti toplum lehine bir eser ortaya çıkarmak emek ister, bilgi ister, tecrübe ister, engebeli yollardan geçmeyi başarmak ister. Vesselam ister de ister. Bu bağlamda rabbime hamdolsun 7. Kitabımı okuyuculara ulaştırmanın heyecanı içindeyim.

Bir yazar için -ilk eserinin- kitabının kargoya verildiğini öğrenmek en büyük mutluluktur. O gece sabah olmaz. Heyecanla kimlere takdim edeceğinin ve nasıl bir tepki geleceğinin hayalini kurar. Bende ilk kitabımda aynı şeyleri yaşadım. 2022 yılında bakanlığımıza ve AFAD Başkanlığına mini mektupla gönderdim. Bekledim ki üst yetkili olmasa da onun adına hiç olmazsa bir şube müdürü, şef ‘alo’ desin veya bir satır yazı ile ‘emeğinize sağlık, teşekkür ederiz’ desin. Veya kitapta eksiklik varsa ‘tekit yazısı’ gelsin. 2023 yılında, mesleğimin zekâtı olan ‘’Depremle Yaşamak ve Kaza Geliyorum Demez’’ kitaplarımı tekrar ilgili yerlere gönderdim. (İmkânlar dâhilinde de epey hediye etmeye çalıştım) Ve içine biraz sitemkârca not düştüm. (…inşallah buna bir cevap gelir diye) Yine artı eksi hiçbir şey gelmedi. Giden kitaplara, verdiğim kargo ücretine üzüldüm. Sitemimi aşağıdaki şiir dizelerine döktüm. Affola…

Özeti: ‘’En ucuz hediye aferindir, marifet iltifata tabidir’’ gibi güzel sözlerimiz var. İki satır yazı veya bir cümle ile -içeriğini bilmiyoruz ama (yazan zaten memur) emeğinize sağlık- dönüş olsa taşrada ki personel farklı olur. Kendini değerli hisseder. Yeni yeni eserler üretmenin gayreti içine girer. Herkesin, kitap okuma sayısının azlığından şikâyet ettiği günümüzde, inanın yeni yeni şairler, yazarlar çıkar. (Sayın Valimizin bir güzel cümlesi bana bir kitap daha yazdırdı) Ben kendi adıma köylerde, ilçelerde veya okullarda gördüğüm bir farklılığı, (yapanı tanımasam da) güzelliği mutlaka takdir ediyor, makalelerimde yer veriyor veya imkân dâhilinde yetkililere ulaştırmaya çalışıyorum. Bundan da hem ilgili arkadaşlar hem de ben büyük mutluluk duyuyorum.

TAŞRADAN ARZ

Taşradan bağırdım Ankara’ya duyulmadı sesim

Kargo parasına yazık oldu, boşa gitti eserlerim

Bir daha göndermek mi, tövbeler olsun, derim

Merkezden, taşranın görünmediğini ne bileyim

Görünseydi şayet, çıkardı nice şairler, yazarlar

Hangi Yazar’a sorsam, vefa adına sitemkârlar

Aha geldik aha gidiyoruz biz ama sahip çıkın siz

Okusun, araştırsın, yazsın, geçsin bizi neslimiz

Şurada burada heba olmasın o güzelim yıllar

Bu millete samimi hizmet için aşınsın yollar

Bitsin şikâyetler, baki kalsın kutsal değerler

Onun da bir yolu var, kütüphanelerden geçer

Güzel kardeşim, hangi makamda olursan ol

Zeminde bir çırpınan mı gördün, koş el kol ol

Biz yazarların yoktur fazla şahsi arzusu, isteği

Sadece bekler, okunsun diye eserlerine desteği

Kolay değildir eser yazmak, bilgi ister, emek ister

Heyecanla arz eder de büyüklerine, bir kelam ister

Ömründe CV’sinden başka yazmamışsa bir eser

Yorulmaya gerek yok, zemindeki bundan ne bekler

Neyse fazla uzatmayalım sözü, üzmeyelim sizi

Umarım meramımı anlattım, sizde anladınız bizi

Ufkun açık, hayalin yüksek ise sakın kalma taşrada

Üzülüyor insan, merkeze bağırıp da duyuramayınca

Taşrada uzman olmak yerine merkezde memur olurdum

Allah bilir amma, kim bilir kendimi nerelerde bulurdum

Mahir Odabaşı, Çorum, Osmancık Seki köyünden

Yazdıkları bireysel değil, toplumsal istek sizden…

İşiniz gücünüz rast gelsin, memleket feraha ersin

Kanamasın kimsenin burnu, herkesin yüzü gülsün

Çünkü sen ben yok hepimiz aynı geminin yolcularıyız

Bir tek amacımız var, o da güvenli limanda kalmalıyız

Sakın ha, darılmayın sözüme, içimden ne geldiyse

Onları arz etmeye çalıştım gelecek kuşaklar adına size.