Uşak Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Kent Belleği Projesi Sorumlusu Ömer Aşcı, 3 Ocak 1921 tarihinde Yunan Askeri Sovyetleri Yürütme Kurulu’nun yayınladığı manifestonun önemine dikkat çekti. Manifesto, Yunanistan Sosyalist İşçi Partisi (KKE) tarafından kaleme alınmış ve Anadolu’daki savaşın emperyalist bir paylaşım mücadelesi olduğunu belirterek, Yunan halkını hükümete karşı ayaklanmaya çağırmıştı.
Atina’da yayınlanan ve ordu içinde dağıtılması yasaklanan komünist Rizospastis gazetesi, söz konusu bildiriyi yayımlayarak Yunan askerlerine seslendi. Bildirinin, Türkler tarafından uçaktan paketler halinde atıldığı belirtiliyor. Bildiride, savaşın getirdiği yıkım ve sefalet çarpıcı ifadelerle anlatılırken, Yunan askerlerinin cephede ölümle burun buruna yaşadığı zorluklar dile getirildi. Açıklamada, "Yeni yıl burada, cephede bize ne getirebilir? Menderes Nehri’nden Uşak dağlarının karlı zirvelerine kadar, kutsal şehir Bursa’dan Trakya dağlarına kadar soğuktan tutmayan parmaklarımız tetikteyken nöbet tutuyoruz" sözleriyle cephe koşullarının zorluğu vurgulandı.
Manifestoda, savaşın yalnızca cephede değil, toplumsal bir sömürü düzeninin parçası olduğu savunuldu. "Ya kanımızla ya terimizle sizin doyum bilmeyen hayvanca taleplerinizin köleleri olarak hazinelerinizi büyütüyoruz. Bize bir daha özgürlükten bahsetmeyin" ifadeleriyle, işçi sınıfının yaşadığı adaletsizliklere de dikkat çekildi. Bildiride, Yunan hükümetinin, halkı kandırarak "ulusal hedefler" adı altında savaşa sürüklediği belirtilerek, "Panayır kutlaması havası içinde ‘kahraman ordumuzun desteği ile ulusal hedeflerimize ulaşacağız’ açıklaması yapıldı" denildi. Bildiride, emperyalist savaşın halklar arasına nefret tohumları ektiği, ancak gerçek mücadelenin işçilerin özgürlüğü için verilmesi gerektiği savunuldu. "Sizi sisteminizin enkazı altında yok edecek olan deprem hızla yayılıyor" ifadeleriyle, mevcut düzenin yıkılacağına yönelik güçlü bir çağrı yapıldı.
Manifestoda, yalnızca savaş karşıtı bir duruş değil, aynı zamanda sınıfsal bir mücadele çağrısı da dikkat çekiyor. Emekçilerin, zengin ve güçlü kesimler tarafından savaşa sürüklendiği, bunun sadece cephede değil, ekonomik ve sosyal hayatta da büyük yıkımlara sebep olduğu belirtiliyor. Bildiride, askerlerin yalnızca savaş sırasında değil, barış zamanında da fabrikalar ve ticari şirketler aracılığıyla sömürüldüğüne işaret ediliyor. Tarihçiler, bu manifestoyu, emperyalist savaşlar karşısında işçi sınıfının yükselen bilincinin önemli bir kanıtı olarak değerlendiriyor. Savaşın sadece iki ülke arasındaki bir mücadele olmadığı, aynı zamanda sınıf temelli bir karşıtlık içerdiği vurgulanıyor.