Kıymetli Okurlarım,

Bugün belki de hayatımın en hüzünlü yazısını kaleme alıyorum.  Doksan yaşına merdiven dayamış her acı kendi çapında acıdır ama benim gönlümde bir genç kadar hüznü hissedilen biraz anneciyim canım annem şu Ankara da Özel Bilge Hastanesi’nde yaşam savaşı veriyor. Başına varıp (cihaza bağlanmış, dudaklar kurumuş, çaresiz) elini tutup ‘bak anne ben geldim’ diyorsun ama tepki vermiyor.

O an bir ömrün anında gözünün önünden film şeridi gibi geçiyor. Keşkeler, dün daha çok sarılsaydım. Sesimi yükseltip de hiç kalbini kırmasaydım, ayaklarına sarılsaydım sıralanıyor ama nafile. Elhamdülillah evlatlar olarak annemize çok bağlıyız. Bu bağlamda vicdanen rahatız. Belki de bu bağlılık insanı daha çok yıpratıyor. Bir resmini gördüğünüzde bir hüzünlü türkü dinlediğinizde gözyaşlarına hâkim olamıyorsunuz. Ama elinizden dua etmekten başka da bir şey gelmiyor.

Kıymetli Okurlarım,

Konuyu fazla uzatmadan özetle sevdiklerimizin kıymetini, bilelim. Ufak tefek dünyalıklar için kalp kırmayalım hele hele hiç küsmeyelim. Böyle küs olduğunuz yakınlarınız (anne, baba, kardeş) varsa gidin yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren hastaları ekrandan on dakika seyredin. İnanın çok değişeceksiniz. Gidip sarılacaksınız. (Zaten insanın anne, baba, kardeşe dargınlığı hiç olmamalı)  Bu bağlamda, sizlerden ricam canım annem ve tüm şifa bekleyenler için dualarınızı bekliyorum. Rabbim herkesi sevdiğine bağışlasın. En önemlisi de kaybettiğinde vicdan acısı çektirmesin. Bu durum duygusal insanları bitirir.